Mahmut Fanya Genç

yalnızdım ve yüzlerinde kendimden bir şeyler bulacağım insanlar görmek istiyordum.
Reklam
Genç Yazarlara Siz genç yazarların ihtiyacı olan, hayatın kendisinden, yeryüzünün güzelliği ve düşkünlüğünden başka bir şey değildir; bu, babamın tarlası ve annemin duyulmamış dayanıklığıdır, ruhunuzun mücadelesidir, bu mücadeleye sizi kendi açlığınız ve kendi düşkünlüğünüz itmelidir; bu, bir Verlaine'e ve Baudelaire'e "ilahi
Öyle kuvvetler var ki böyle bir çocukta böyle bir anne bile sırtını yere getiremez.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Böyle bir anneden sonra bana düşen tek bir şey vardı: Şair olmak. Onun bana verdiği, beni boğabilecek ya da insan eliyle konan bütün kanunları çiğneyecek bir mücrim haline getirebilecek bu armağanı tüketmek için şair olmak.
Reklam
Hayır, doğru değil, her şey külrengi değildir. Bununla birlikte, ışıklı anılar çok enderdi, bir ya da iki, gerisi pis, nemli kaldırım taşı, gece. Annemin görüntüsü de zihnimi kurcalıyordu. Ufak tefek, kır saçlı, giysisi külrengi, yüzü külrengi; "bir yerlere varmam" konusundaki saplantısı. Bir yere varır mı insan? Ve ardından çalıştığım yer, imza kağıtları, arkadaşımla yaptığımız siyasi tartışmalar, çekişmeler; iş çıkışı, külrengi aperatif saatinde barışırdık. Sonra, bir sürü gölgeli, karanlık pasajlar, çünkü görüntüleri silecek kadar içerdim. Şurada burada, karanlıkların perdeleri arasından görünen bir aydınlık, bir yarı aydınlık. Ayrıca devrimler, iç savaşlar, yediğim yumruk vardı. Epey şey olmuştu çevremde. Bensiz. Ama yine de ilgimi çekiyordu hepsi. Cesetler görmüştüm. Devrimci yürüyüşler, öfkeli insanlar görmüştüm. Sonradan tanınmayacak kadar değişen sokaktaki konu komşunun başına toplandığı, kaldırımda yatan genç ölü.
Sayfa 106Kitabı okudu
böyle habire kendi kendime evrenin ne olduğunu, bu evrendeki yerimi, yeryüzüne ne yapmaya geldiğimi, yapılacak bir şey bulunup bulunmadığını sorarak yaşamayı anormal saymanın garip olduğunu düşündüm. Banaysa, tam tersine, insanların bunu hiç düşünmemeleri, kendilerini bir çeşit bilinçsizlik içinde yaşamaya bırakmaları anormal görünüyordu. Belki de bütün öteki insanların, günün birinde her şeyin açığa çıkacağına dile getirilmeyen, akıl dışı bir güvenleri var.
Ve birden, her yakama yapışışındaki gibi, hiç beklenmedik bir anda, ansızın, öleceğim düşüncesi.
Jacques okuyup kendini yetiştiriyordu. Romanlar ve ideolojik kitaplar okuyordu. Devrimci bir partiye yazılmıştı. Akşamları belli bir öğreti konusunda kendini yetiştiriyor, herhalde uyurken bu bilgileri özümsüyor ve ertesi sabah, hışımla topluma saldırıyordu.
Beyaz mutfaktaki ahşap sandalyede oturur, üzerinde emanetmiş gibi duran elbisesini düzeltir, ayaklarını mokasenlerinden çıkarmaya çalışır, ona dikilmiş bakışlarımıza hamile kalmış bir bakirenin uysal alçakgönüllüğüyle katlanırken mutluluğunun aşikar olduğunu hatırlıyorum.
Reklam
bu tatsız sanatsal akşam yemeğine gide­ceğime, Gogol'ümü ya da Pascal'imi ya da Montaigne'imi oku­saydım, diye düşündüm ve koşarken
Sayfa 151Kitabı okudu
Bu her yan­da insanın gözünü oyan mükemmeliyet itici olmaktan başka bir şey değil, diye düşündüm, tıpkı her şeyin yerli yerinde olduğu diye anılan tüm evler gibi, hiçbir şeyin ama hiçbir şeyin düzensiz ol­madığı ve olmasına izin verilmeyeceği evlerin iğrençliği gibi. Bu evler midemizi bulandırır ve onlarda kendimizi asla rahat his­setmeyiz, diye düşündüm
Sayfa 116Kitabı okudu
Derin bir nefes aldım ve müzik odasındaki insanların duymak zorunda kaldıkları bir biçimde kendime şunları söyledim; sen edimsel olmayan, yalnız tasarlanmış bir yaşam yaşadın, yalnız tasarlanmış bir varlıksın, gerçek değilsin, se­ninle ilgili her şey ve sen olan her şey, her zaman tasarlanmış, edimsel ve gerçek olmayan bir varoluştu.
Viya­na korkunç bir deha yok etme makinesidir, diye düşündüm ber­jer koltukta, iğrenç bir deha enkaz kurumudur.
Okullarda hep eski kokuş­ muş konulara çalışılır ve öğrenen, eğitim alan kişinin düşüncesi­ni ve ruhunu ısrarla mahveder, biz okullarda artık umutsuzlukla­rından kurtulamayan umutsuz insanlara dönüştürülürüz, diye yazmış Roithamer, okula, bu okulda tarihte mahvedilmek, yok edilmek için gireriz, diye yazmış Roithamer, matematik bizi mah­veder, okulun çirkinliği bizi mahveder, diye yazmış Roithamer. Okuldan çıkıp sıyrılarak rahata kavuşamayız, hangi okul olursa olsun onu terk ettiğimizde, biz okulla özdeşleştirilmişizdir, yani biz mahvedilmişizdir, diye yazmış Roithamer. Biz bir okula sade­ce mahvedilmek için gireriz, okullar devasa mahvetme kurumla­rıdır, orada yardım arayanlar mahvedilir, ama devlet iyi neden­lerden ötürü okullara destek verir, diye yazmış Roithamer, okulu terk ettiğimizde ölüm sürecimiz daha da ilerlemiştir, başka bir şey değil. Yardıma muhtaç olanlar çılgınlar gibi okula girerler ve oradan mahvolmuşlar olarak gene dışarı çıkarlar, buna kimse karşı gelmez, diye yazmış Roithamer. Genç insanlar, sağlıklı ka­rakterler yardım arayışıyla okullara girerler, mahvolarak çıkarlar, sakat kalmış halde, yaşam boyu zayıf düşmüş halde, diye yazmış Roithamer. Daha ilkokullarda genç insan mahvedilir, diye yaz­mış Roithamer, hele daha yüksek ve yüksek ve en yüksek okul­larda da. İnsanı bozma kurumları, diye yazmış Roithamer.
Sayfa 240Kitabı okudu