Hayır, doğru değil, her şey külrengi değildir. Bununla birlikte, ışıklı anılar çok enderdi, bir ya da iki, gerisi pis, nemli kaldırım taşı, gece. Annemin görüntüsü de zihnimi kurcalıyordu. Ufak tefek, kır saçlı, giysisi külrengi, yüzü külrengi; "bir yerlere varmam" konusundaki saplantısı. Bir yere varır mı insan? Ve ardından çalıştığım yer, imza kağıtları, arkadaşımla yaptığımız siyasi tartışmalar, çekişmeler; iş çıkışı, külrengi aperatif saatinde barışırdık. Sonra, bir sürü gölgeli, karanlık pasajlar, çünkü görüntüleri silecek kadar içerdim. Şurada burada, karanlıkların perdeleri arasından görünen bir aydınlık, bir yarı aydınlık. Ayrıca devrimler, iç savaşlar, yediğim yumruk vardı. Epey şey olmuştu çevremde. Bensiz. Ama yine de ilgimi çekiyordu hepsi. Cesetler görmüştüm. Devrimci yürüyüşler, öfkeli insanlar görmüştüm. Sonradan tanınmayacak kadar değişen sokaktaki konu komşunun başına toplandığı, kaldırımda yatan genç ölü.