aves

aves
@aveskusevinde
benim bu dünyaya dair kendime ait bir ütopyam var.
3 reader point
Joined on September 2019
Reklam
'... ay, dut ağacının arkasından seyrediyordu bu manzarayı. sonunda dayanamayıp bir dut tanesi gibi düştü bir kedinin boynuna.'
"Çakı bir müzik aleti olsaydı mızıka olurdu, o yüzden seviyorum belki de onu. Avucuma sığmasından, yuvası olmasından, tevazusundan. Sevimli üstelik, yararlı, iddiasız. Çakıyı ilk kez dedemin elinde görmüştüm. Paylaşmak demekti dedemin elinde çakı. Tek başına yememekti hiçbir şeyi."
Sayfa 41

Reader Follow Recommendations

See All
"hamd olsun göğümüzü burçlarla süsleyene." "selâm; çöle inen gökcek bir yağmur, iki cihan arasına gerilmiş mahya, ulu denizleri yalayan meltem. selâm; zulmet üzre direk direk nur..."
"... bazen bir kırlangıç küçük kanat çırpınışlarıyla, tıpkı yüzen bir insanın kendisini sadece olduğu sularda yutmaya çalışan hâliyle boşlukta tutunduğu noktadan hudutsuz maviliğe kendisini bırakıyor, dikine bir hamle ile yüksekliklere fırlıyor, sonra gözlerinin artık takip edemeyeceği noktadan aşağıya doğru süzülüyor ve bu süzülüş tam sonuna kadar böyle gidecek vehmini uyandırdığı zaman, birdenbire ufkîleşiyor, kendi üzerinde münhaniler, helozonlar çiziyor, bilinmez bir hendese davasını ispat eder gibi bir yığın kesik ve iç içe hareketler birbirini takip ediyor ve nihayetinde bu kendi ördüğü ağdan bir kanat darbesiyle kurtuluyor, telaşlı ve sevinçli yuvasına kavuşuyordu."
Sayfa 47
Reklam
"Devam etmesi lazım gelen, işte bu türküdür. Çocuklarımızın bu türküyü söyleyerek, bu oyunu oynayarak, büyümesi; ne Hekimoğlu Ali Paşa' nın kendisi, ne konağı, hatta ne de mahallesi. Her şey değişebilir, hatta kendi irademizle değiştiririz. Değişmeyecek olan, hayata şekil veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir...."
" 'Dederimiz yol kıyılarına, meydanlara, mesire yerlerine,bizim için çınarlar, kestaneler, ardıçlar, gürgenler dikmiş; biz de parklara kendimiz için akasyalar dikiyoruz.' diyor."
Sayfa 12
"sormuş: 'O diktiğin nedir baba?' Adamcağız; 'Zeytindir, evlâd,' demiş. Bubdan sonra da aralarında şöyle bir konuşma geçmiş: 'Kaç yılda meyve verir o?' 'Otuz ' 'Allah ın takdiri bilinmez; ama ben seni, bu diktiğin fidanların meyvesi için hayli yaşlanmış görüyorum.' 'Dogrudur evlâd. Ben de zaten kendim için dikmiyorum bunları. Şu gördüğün koca zeytin ağaçlarını dedem dikmiş. Meyvelerini ben ve babam topladı. Benimkilerini de torunlarım yer.'
Sayfa 11
"Kuşburnu ve kızılcık dallarıyla beraber iğde sürgünü çobana yâren, yaşlıya dayanak, çoluk çocuğa 'at' olur "
Sayfa 9
"yine de üç dalı göğe uzanan -masmavi- bir vişne ağacı -kıpkırmızı- kalmıştır çocukluğumdan buralarda bir bahçede. -mühürdar'ın kır kahvesi- Yahya Kemal ve Nâzım beyler Ne diyorlar? 'Bir lahzada bir pancur açılmış gibi yazdan..." Hey gidi! "
Sayfa 60
Reklam
"Oysa içerde, çatının kıyısına ilişmiş bir güvercin, gümüş kanatları suskun, beyaz bahçeye bakıyordu. Bir süre, uzaklarda damlayan bir musluğu dinledi, sonra beyaz kanat şakırtılarıyla temiz gök parçalarına, gökle birlikte akıp giden sokaklara doğru havalandı." "Billur sessizlik bu olsa gerek."
Sayfa 36