CENAZE MERASİMİM Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, merdivenler daracık Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak, belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu, belki ıslak asfaltıyla yağmur. Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi. Kamyona, yerli gelenekle,yüzüm açık yükleneceksem, bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden; uğurdur. Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma, meraklıdır ölülere çocuklar. Bakacak arkamdan mutfak penceremiz. Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla. Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar. Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize... NAZIM HİKMET
Hep beraber Mescid-i Haram'a girdik. Bizi Kâbe'nin Yemen'e bakan köşesinin (Rükn-i Yemâni) tam karşısındaki revakların altına götürdü. Burada avludan itibaren 2 akantus yapraklı başlığı olan sütun var. Onlardan sonra ise Osmanlı başlığı taşıyan bir üçüncüsü yer alıyor. Bu sütunun altında durduk, "İşte burası Peygamber Efendimiz'in (sas) miraca çıktığı yerdir," dedi.
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
“Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, Merdivenler daracık” Nazım Hikmet neznin de yitirdiğimiz tüm değerlerin anılarına saygı ile Haziran'ın yükü ağır olur.. 1. Orhan Kemal – 2 Haziran 1970 2. Ahmed Arif – 2 Haziran 1991 3. Nazım Hikmet – 3 Haziran 1963 4. Ahmet Haşim – 4 Haziran 1933 5. Cahit Zarifoğlu – 7 Haziran 1987 6. Cemil Meriç – 13 Haziran 1987 7. Peyami Safa – 15 Haziran 1961 8. Hasan İzzettin Dinamo – 20 Haziran 1989 9. Ahmet Muhip Dıranas – 27 Haziran 1980
ESKİ BİR HÜZÜNLE Günlerdir eski bir hüzünle çıkıyorum voltaya (kötüye işaret bu, üstelik yalnızlığa sığınıyorum) Unutup gitmişim ezberimdeki bütün şiirleri bulutlara bakıyorum uzun uzun, yalnız bulutlara O uzak kasaba akşamları düşerken aklıma tecrit'teki yine bir türkü tutturuyor Ey kalbim sana denk düşüyor bütün bu acılar acılar tek
Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, merdivenler daracık Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak, belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu, belki ıslak asfaltıyla yağmur. Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi. Kamyona, yerli gelenekle,yüzüm açık yükleneceksem, bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden; uğurdur. Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma, meraklıdır ölülere çocuklar. Bakacak arkamdan mutfak penceremiz. Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla. Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar. Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize... NAZIM HİKMET
Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, Merdivenlerse daracık.
Reklam
Gece sona erer, nerdeyse sabah olur, biraz daha dayanabilmek için içilir.. .. Dans edip sarhoş olan bu insanların dünyaya gelirken şansları varmış , uşakları, dadilari, hizmetçileri olmuş , yazlığa gitmişler , destekçileri olmuş . Ne güzel. İçlerinden hangisi sıfırdan, kumesten farksız bir avludan buraya gelmeyi becerebilirdi? .. Bu kadınların kızların böyle giyinmeleri kolay. Yeterki istesinler. Dostlarına dil dokmeleri bile gerekmez. Gercek orospulari giydirseler daha iyi ederler. Orospular hiç olmazsa çalışmanın ne demek olduğunu iyi bilir.
O uzak kasaba akşamları düşerken aklıma tecrit’teki yine bir türkü tutturuyor Ey kalbim sana denk düşüyor bütün bu acılar acılar tek ve mutlak olan bir şeyi anlatıyor Yağmur kuşları geçiyor avludan sürü sürü dalların hışırtısını duyuyorum, üşütüyor beni Ötede, kentin üstünde bir şimşek çakıyor birden suretin yansıyor göğe ve her yağmur damlasına
Nazım Hikmet
Cenaze Merasimim Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, merdivenler daracık Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak,
Milena, Havva’nın elmayı ağaçtan koparması gibi bir şey. (Günah sayılan bu olayı, kimsenin anlamayacağı gibi anlıyorum kimi günler..) Havva elmayı yemek için koparmış da olabilir, hoşuna gittiği beğendiği için koparmıştır- belki de. Âdem’e gösterebilmek için yalnız. Koparmak önemli değildi anlaşılan, ama elmayı dişlemek sonucu doğurmuş oldu., Elmayla oynamak sonucu doğru olmayabilir, ama yasakta edilmemişti ki. Hain olarak düşünebilirler beni fakat ben seni yazdıkların için de sevdim –her ne kadar onları aşkına söz geçiremeyen Franz’a yazdıysan da– ama sen başkaydın Milena hasta bir adamı sevecek kadar hastaydın. Beni belki o kadar sevmedin hatta hiç sevmemiş de olabilirsin ama kendimi frenlemeye yeltenemiyorum. Deli mi oldum bende bilmiyorum. Kafam hiç yerinde değil. Yalnız göz kapaklarımı hareket ettirebiliyorum. Sevgilim artık gözlerim bile ışıldamıyor. Artık ne yapacağımı da bilmiyorum. Dün öğle üzeri avludan gelen kuş seslerinin her tarafa dağıldığı şahit oldum. İlk önce avludan gelen kuş sesleri beynimim içine girmeye çabaladılar. Bir bulut gibi toplandılar, acı çığlıklarıyla sana olan aşkımı köreltmeye çalıştılar. Kendime geldiğimde bedenimdeki titreme beni öyle bir hale getirdi ki.. Ama yılmadın sana olan sevgimi sorgulamadım asla. Bütün gece yankı yapan sese kulak vermemeye çalıştım. Seni düşündüm. Kötüyüm Milena, bilmediğin kadar kötü.. Onun için bağırıyorum ya! Meleklerin sesi sandığımız, cehennemin dibindekilerin türküsüdür
672 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.