GÜNÜMÜZDEN dört ila beş bin yıl önce, Atlantik okya nusu ile kutup denizleri arasında yer almakta olan kadim İskit ülkesi sık ormanlarla kaplıydı. Bu ülkenin ada ha linde zuhur edişini görmüş olan Siyahiler bu kıtayı "de nizden çıkmış toprak" diye adlandırmışlardır. Sahilleri yemyeşil, koylan nemli ve derin, ırmakları düş kurduru cu, gölleri kopkoyu ve dağlan bulutlarla kaplı böyle bir Avrupa ile güneş altında kavrulan beyazlaşmış kendi top raklan arasında öyle bir tezat mevcuttu ki! Tannı yapıl mayan, fakat göz alabildiğine uzanan o otlarla kaplı ova lar da hayvanların çığlıklarından, mandaların böğür melerinden ve yeleleri rüzgarda uçuşan vahşi at sürüle rinin koşu şmalarından başka bir şey işitilmiyordu . Bu ormanlarda oturan beyaz derili insan artık mağara in sanı değildi. Toprağın sahibi olmayı çoktan başarmıştı. Çakmaktaşından bıçak ve balta ile yayı ve oku ve de sa panı ve kementl icat etmişti. En sonunda da kendisine iki sadık dost, iki savaş arkadaşı bulmuştu: Köpek ve at. Ev cilleştirdiği köpek, yuvasının fedakar muhafızı olmuştu. At sayesinde de toprağı fethedip diğer hayvanları egemen liği altına almıştı; böylece yaşadığı mekanın kralı haline gelmişti. Vahşi atlara bindiklerinde, bu insanlar, ortalığı yıldırımlar gibi kasıp kavurmaktaydılar.Ayılan ve kurtlan vurmakta, o zamanlar ormanlarımızda yaşamakta . olan panterleri ve aslanları dehşete düşürmekteydiler.
Uygarlık başlamıştı bir kere: Taslak halinde aile ile klan ve ilkel toplum şekillenmişti. H iperborealılar'ın oğullan olan İskitler her yere taştan anıtlar {menhir) di ker olmuşlardı.