Pencerenin yanına gitti, alnını cama dayadı. Bir süre öylece kaldı. Sonra aşağıya baktı: caddede insanlar, karıncalar gibi, telaşla birbirlerine çarparak oraya buraya gidiyorlardı. Yüzlerce insan, binlerce insan... çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olamaz mıydı? Milyonların içinde sadece bir Selim. Bu tabiat kanunları ne kadar insafsız, diye düşündü. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var... Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tanecik Selim çıkarsalar aralarından; ne olur bir tane Selim olsa. Elimi sallar çağırırım: koca budala, derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın? Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier Kanunu var: hiçbir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye. Pencereyi açtı, aşağı sarktı. Başka kanunlar da var diyorlar. Lavoisier Kanununda toplam ağırlık sabit kalırmış. Peki Selimlik? Onu nasıl tartacaksınız? Neden kimse üzerine almıyor bu özelliği? O halde haksızsınız. Bu kadar insan bir araya gelip bir Selim olamıyorsunuz. Gülümsedi. İnsanlar, insanlar... onu da gördük. Pencereyi kapattı.
Sayfa 328 - İletişimKitabı okudu
Bazen dehşetli cesurum, fakat bazen de uzak bir ayak sesinde facialar gizlendiğini zannedecek kadar, her şeyden korkuyorum; çocukluğumdan beri her an bir felakete uğrayacak gibi, sebepsiz korkarım, hatta altı yaşlarımda iken yatakta uyanık durduğum halde yorganın içinde büyük bir kudurmuş köpek var sanırdım ve hırıltılarını duyarak, titremeler içinde anneme sarılırdım. Buna rağmen, bir kere hareket haline geçtikten sonra tereddütsüz ve pervasız ileri atılırım. Çünkü tereddüt edecek olursak evlenmek şöyle dursun en küçük hareketleri bile yapamayız; mesela sigara içemeyiz, nikotinin yarın bize yapabileceği fenalıkları düşünmek elimizi felce uğratır; hiçbir gece uykusuz kalmayız; kaza ihtimallerini düşünürsek otomobile hatta vapura bile binemeyiz; her kuvvetli his gibi, tereddüt de insanı öldürebilir, hareketsiz ve mefluç bırakabilir. Dörtyol ağzında fazla durmayalım, fazla tereddüt etmeyelim, bir tanesine sapıverelim, nihayet şuna kaniim ki büyün yollar Roma'ya çıkar.
Reklam
Ayakların hafif bir şekilde oynatılması gerginliğin bir işareti olabilirken, tekme atar gibi sert ayak hareketleri karşı olunan şeyle bilinçaltında süren mücadelenin bir göstergesidir. Bu davranışın önemi otomatik olmasından kaynaklanmaktadır ve insanların çoğu bu davranışı gösterdiklerinin farkında değildir. Kesin olarak hangi soruların ya da konuların karşınızdaki kişide rahatsızlık yarattığını anlamak için, bacaklarla tekme atma davranışının (ya da sözel olmayan davranışlar- da görülen bir başka ciddi değişimin) üzerine gidecek sorular sorarak, sözel olmayan bu beden işaretini kendi lehinize kullanabilirsiniz. Böylece, karşınızdaki kişi sorunuzu yanıtlasın ya da yanıtlamasın, istediğiniz saklı bilgileri elde edebilirsiniz.
Sayfa 109 - Alfa KitapKitabı okudu
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Ayakların hafif bir şekilde oynatılması gerginliğin bir işareti olabilirken, tekme atar gibi sert ayak hareketleri karşı olunan şeyle bilinçaltında süren mücadelenin bir göstergesidir.
15. ve 16 yüzyıllarda en görkemli dönemini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu 17 yüzyıldaki duraklama devrinden sonra, dünyadaki gelişmelere ve Ortaçağ sonrası Rönesans ve reform hareketlerinin doğurduğu yeni akımları ayak uydurmak için yenileşme hareketlerine girişmiştir. Fakat güç merkezleri artık kaymıştı ve yenileşme hareketleri devleti kurtaramayacaktı.
Sayfa 59
Reklam
243 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.