Birçok insan iyilikten utanarak söz ettiği halde, kendilerini lekeleyebilecek boş ve kötü sözleri yüksek sesle ve cüretle söylerler. Fakat Oblomov’un hareketleri dürüsttü; vicdanında bile bile işlenmiş hiçbir günah yoktu. Hiçbir erdemi ayak altına almış değildi.
Caddede insanlar karıncalar gibi telaşla birbirine çarparak oraya buraya gidiyorlardı . Yüzlerce insan .. Çoğu ne kadar önemsiz ne kadar silik .. Hepsinin eli ayağı başı var SELİM gibi ne olur yani bu kadar el ayak baş bir araya gelse de sadece bir tanecik SELİM çıkarsalar aralarından .. Lavoiser'in konunu var hiç bir şey bir anda yok olamaz kanun adamdan hesab sorar peki o zaman hareketleri , gülüşü , birlikte yaptığımız şeyler nereye gitti . Ah benim Kalp ağrım Selimcigim..
Reklam
Sömürgecilik hareketleri sonrası toplumsal anlamda ve ırksal olarak çeşitli farklılıklara neden olmuştur. Tarih sahnesinde bazı yeni kolektif kişiler doğmuştur. Amerika kıtasında Kreoller (özellikle adalarda ortaya çıkan Avrupalı, beyaz eski yerleşimciler.), Magrip ülkelerinde picdsnoirs gibi (kara-ayak, Kuzey Afrika'da yerleşen Fransızların ikinci, üçüncü kuşaklar.) gibi. Yeni gelenler işgal etlikleri toprakların yerlileriyle karıştılar ya da karışım adılar Amerika kıtasında yaptıkları gibi, bu toprakları yalnızca Afrika'dan zorla getirdikleri siyahlara iskân etmelerinin dışında. Atlantik ötesinden gelen bu köleler ve daha sonra, o kaderden kaçmayı başaran “kahverengiler” (kaçak siyah köle), Avrasyalılar, melezler vb. hep yeni insanlardı. Tanıştıkları ve kurumlaştırılan ırkçılık acaba yalnızca bu karşılaşmanın ürünü müydü.
imge yayıneviKitabı okuyor
Puşkin’in gözünden eski Erzurum
“(Yanlış olarak Arzerum, Erzrum, Erzron diye adlandırılan) Erzurum; aşağı yukarı 415 yılı sıralarında İkinci Feodosya zamanında kurulmuş ve Feodosiopol diye adlandırılmıştı. Adıyla hiçbir tarihsel anı birleşmiyor. Bildiğim tek şey, Hacı Baba’nın tanıklığına göre, bir hakaret dolayısıyla özür dilemek için burada İran elçisine insan kulağı diye dana
Leonardo da Vinci, İsa'nın öğrencilerine, "İçinizden biri bana ihanet edecek." dediği o "anı" resmederek bir ilke imza atmıştır. Bunu görmek oldukça kolaydır üstelik: Esere bakar bakmaz İsa'nın cümlesini yeni bitirdiğini hissedebilirsiniz. Havariler ise aralarında tartışmaktadır: "O sen misin? Yoksa ben miyim?" Aynı konuyu tasvir eden diğer resimlerde statik bir şekilde yemek yiyen figürler görüyorken burada önemli bir âna tanıklık ettiğimizi hissederiz. Eserde hem bir düzen hem de kaos var. Bize bu kaos ortamını deneyimleten ise havarilerin yüz ifadeleri ve el-kol hareketleri gibi pek çok detay...
1matematikçinin dans edememe sorunsalı, hala adım sayıyordu :)(
...Dans edenlerin temposuna ayak uyduramıyordu. Kenarda durmaya karar verdi ve güzel gelini görebileceği noktaya yerleşti. Yaşlıların, ritmik hareketleri nasıl bu kadar kesintisiz sürdürebildiklerini merak etti...
Sayfa 35 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
kapitalizm'e övgü; (işte bir fikir böyle savunulur!)
Demek paranın her kötülüğün kaynağı olduğunu düşünüyorsunuz,” dedi Francisco d’Anconia. “Peki, paranın kökünün ne olduğunu hiç sorguladınız mı? Para bir mübadele aracıdır. Ortada değiş tokuş edilecek ürünler, onları üretecek insanlar olmazsa, para da var olamaz. Para aslında, birbiriyle iş yapmak isteyen insanların, değere karşı değer verme
Caddede insanlar, karıncalar gibi, telâşla birbirlerine çarparak oraya buraya gidiyorlardı. Yüzlerce insan, binlerce insan… çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olamaz mıydı? Milyonların içinde sadece bir Selim. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var… Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tanecik Selim çıkarsalar aralarından; ne olur bir tane Selim olsa. Elimi sallar çağırırım: koca budala, derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın? Olmaz. olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier kanunu var: hiçbir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye. Başka kanunlar da var diyorlar. Lavoisier kanununda toplam ağırlık sabit kalırmış. Peki Selimlik? Onu nasıl tartacaksınız? Neden kimse üzerine alınmıyor bu özelliği? O halde haksızsınız. Bu kadar insan bir araya gelip bir Selim olamıyorsunuz. Gülümsedi. İnsanlar, insanlar… onu da gördük.
Sayfa 328Kitabı okudu
"Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler."
Sonra aşağıya baktı: caddede insanlar, karıncalar gibi, telaşla birbirlerine çarparak oraya buraya gidiyorlardı. Yüzlerce insan, binlerce insan... çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olamaz mıydı? Milyonların içinde sadece bir Selim. Bu tabiat kanunları ne kadar insafsız, diye düşündü. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var... Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tanecik Selim çıkarsalar aralarından; ne olur bir tane Selim olsa. Elimi sallar çağırırım: koca budala, derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın? Olmaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lavoisier Kanunu var: hiçbir şey yok olamaz durup dururken. Kanun, adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye.
"...hareketleri dürüsttü; vicdanında bile bile işlenmiş hiçbir günah yoktu. Hiçbir erdemi ayak altına almış değildi. Günlük konuşmalarda kadınlardan parayla alıp verilen bir matah gibi söz edilmesine dayanamazdı. Bir erkeğin şerefini kaybetmesine, bir kadının çamura düşmesine her zaman vahlanır..."
Sayfa 335 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
240 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.