Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yüzlerce insan, binlerce insan... Çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olamaz mıydı? Milyonların içinde bir sadece bir Selim. Bu tabiat kanunları ne kadar insafsız, diye düşündü. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var... Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tane Selim olsa. Elimi sallar çağırırım: koca budala, derim, nereye gidiyorsun gene dalgın dalgın? Olamaz, olamaz! Yok olamaz insan. Hareketleri, gülüşü, birlikte yaptıklarımız: nereye gitti hepsi? Lovoiser kanunu var: hiç bir şey yok olamaz durup dururken. Kanun,adamdan hesap sorar; nereye gitti, diye. Pencereyi açtı, aşağı sarktı. Başka kanunlar da var diyorlar. Lavoiser kanununda toplam ağırlık sabit kalırmış. Peki Selimlik? Onu nasıl tartacaksınız? Neden kimse üzerine almıyor bu özelliği? O halde haksızsınız. Bu kadar insan bir araya gelip bir Selim olamıyorsunuz. Gülümsedi. İnsanlar, insanlar... Onu da gördük. Pencereyi kapattı.
Sayfa 328
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın
Reklam
Oblomov ah Oblomov ️
Birçok insan iyilikten utanarak söz ettiği halde, kendilerini lekeleyebilecek boş ve kötü sözleri yüksek sesle cüretle söylerler. Fakat Oblomov'un hareketleri dürüsttür; vicdanında bile bile işlenmiş hiçbir günahı yoktu. Hiçbir erdemi ayak altına almış değildi. Günlük konuşmalarda kadınlardan parayla alıp verilen bir matah gibi söz edilmesine dayanamazdı. Bir erkeğin şerefini kaybetmesine, bir kadının çamura düşmesine her zaman vahlanır, fakat çevresindekilerin yargılarından korkarak bir şey söylemezdi. Onun duygularını birinin keşfetmesi gerekti: Olga keşfetti.
6: 12 Ağzında yalanla dolaşan kişi, soysuz ve fesatçıdır. 6: 13 Göz kırpar, bir sürü ayak oyunu, el kol hareketleri yapar, 6: 14 Ahlaksız yüreğinde kötülük tasarlar, çekişmeler yaratır durmadan. 6: 15 Bu yüzden ansızın yıkıma uğrayacak, birdenbire çaresizce yok olacak. (Özdeyişler-Proverbs)
Ketuvimdedir.Kitabı okudu
“İncire ve zeytine andolsun ki” diye başlıyor Kuran’daki Tîn suresi, “biz insanı en güzel biçimde yarattık.” Allah incir üstüne yemin etmiş yani. Yaradan’ın yarattıklarının adıyla yemin etmiş olması, muhteşem bir dil eğretilemesi. Cebrail’in değil de insanın sesiyle konuşuyor Allah. Bütün âlemleri kaplayan insan sesiyle inciri anıyor. Sana
Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içersinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı. ‘Ne olmuş bana böyle?’ diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük, ama normal, yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası, ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden
Reklam
Başkente yazılan mektuplardan satırı satırına haberdar olan o enseleri kütük kalınlığındaki yetkililer de, artık oyalamaya bile gerek duymadan, onu yılışık bir sokak köpeği gibi azarlayıp hemencecik kapı dışarı ederlermiş tabii. Dahası, kimi zaman yerlerinden fırlayıp içleri dosyalanmış kâğıt hışırtılarıyla dolu kocaman birer ağız halinde hiç üşenmeden kapı eşiklerine kadar çıkarlarmış da, dakikalarca süren haykırışlarıyla koridorları çın çın çınlatırlarmış. Onlar böyle davrandıkça, belki inanmayacaksın ama, adam da adam olmaktan çıkıp yavaş yavaş oralarda gezinen paspal bir köpeğe benzermiş sanki. El kol hareketleri acayip bir havaya bürünüp günden güne tüylenirmiş sözgelimi, göz kapakları şişer, yüzündeki çizgiler gevşeyip konuşmalarının içine doğru sarkar, hatta giderek derinleşen bakışlarının kıyısında köşesinde de, insana koşuşan köpeklerin hızlarını hatırlatan ufacık ufacık rüzgâr kırıntıları uçuşurmuş. Bakanların saçlarını dalgalandıran, kırmızı dilli rüzgâr kırıntıları... İçlerinde de, kirli sokaklar olurmuş sanki bu kırıntıların, uzak uzak yankılanan bulanık havlamalar, telaşlı ayak sesleri, devrilmiş çöp bidonları ve arada bir kımıldanıp duran yırtık pırtık giysilerle çatıları muşamba kaplı alacakaranlık barakalar olurmuş. Esrarengiz kuşlar olurmuş sonra uzaklardan gelen ürkek ve karmaşık cıvıltılarıyla, yal çanaklarına akmış hırıltılar, güneşli çitler, duvar dipleri, kapı aralıkları ve ellerindeki sopalarla bu kapı aralıklarından fırlayıveren, her biri birbirinden korkunç iriyarı karaltılar olurmuş.
239 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.