Uzun zamandır, hiçbir kitap hakkında inceleme yazmamıştım. Gerçi bu hesabı sadece kendim için yaratmıştım en başında. Şimdi de bu incelemeyi gelecekte bunu yeniden okuyacak kendim için yazıyorum. Burası benim haritam, kendimi kaybettiğimde dolaşıp, kendimi kendime gösterdiğim bir yer. Bu zamana kadar başucu kitabım olacak bir kitap bulmamıştım.
Henüz hiçbir şey kaybetmedin kaybetmiş değilsin düşmeler yorgunluklar yalnız birakilmalar bir başına kalmalar ...
İyi niyetinin suistimal edilmesi sevdiklerinin arkandan hancerlermesi !
Yüzüne gülüp ardından olmadık seyleri soylemeleri ..
Neyi neden yaşadığını bilmeden seni yargılamaları uğraşmak zorunda olduğun onca soruna rağmen sana bir türlü hoşgörü göstermiyor olmaları seni üzmüş olsa da ayakta kalman gerektiğini sana göstermiş olmalı ayakta kal !
Anlaştık mı ?
Bir musibet bin nasihatten iyidir güçlü olman gerektiğini öğrendin değil mi ?
Duygularımızı ifade etme konusunda ne kadar cesuruz sizce? Yetiştiğimiz aile, toplum ve kültür her ne olursa olsun güçlü ol, ayakta kal, savaş ve mücadele et derken aslında kendimizi ifade etme konusunda bazı sınırlar da koyuyor. Güçlü olmak demek duygusuz gibi davranmak demek değildir. Duygular ifade etmenin önemini bize kimse öğretmez, aksine duygunuzu göstermedikçe, onları sakladıkça güçlü olduğunuz öğretilir. Onları saklamayı o kadar iyi öğreniriz ki duygularımız, bilincimizin çok altında bir yerlere gömülü kalır ve gerçek benliğimize karşı körleşiriz. Ama gerçek benliğimiz alttan bizi rahatsız ve mutsuz eder. İfade etmediğinizde duygularınız ortadan kalkmaz; onları içselleştirir ve kendinizi bastıran duvarlar örersiniz. Ancak gerçek duygularınızı tanımayı ve ifade etmeyi öğrendiğiniz zaman ilişkilerde güven inşa edebilir ve başkalarıyla gerçekten iletişim kurabilirsiniz.
Bıktın insanlardan çevrende sürekli seni darlayan bir şey var sanki gitmek istiyorsun uyumak bir daha kalkmak istemiyorsun farkındayım bende yaşıyorum ama unutma seni seven hala birileri var sen sevmediğini sansan bile hala sen bile seviyorsun kendini sırf seni sevenler için sırf kendin için hayat için ayakta kal umudunu kaybetme herşey gelip geçici unutma hiçbir acı sonsuza kadar sürmez...
Hayat bir savaş meydanı. Savaştığın kadar var, kaçtığın kadar kayıpsın. Uyku yok, durmak yok, ilerlemek mümkün değilse bile geri dönmek yok. Arkanı dönemezsin. Ayakta durman gerek. Sen pes edersen tek kaybeden sen olamazsın. İlerlemek zorundasın. Kaybetsen de kaybetmediklerin var hâlâ, Tekrar et. Bazı insanlar böyle yaşar. Kabul et. Bazı insanlar böyle yaşar. Hayatta kal. Ayakta kal. Bu bir savaş meydanı.
Dost kim? Düşman kim? Önce kimden kurtulmalı?
Bu bıçak. O bıçak. Neresi keskin tarafı?
Kimin canı yanmalı? Bu canı kim almalı?
Kızıl Tilki. Küçük Tilki. Hani nerede bunun ilki?
Yuvada yak ateşi. Söndür güneşi.
Tilki mi seçer ölmeyi? Ölüm mü tilkiyi?
Zalimler için sönmez bir ateşte yakıldın
Zalimlerin ağına takıldın
Heybetin niceyken bir anda yıkıldın
Bir çiçektin, derken adi avuçlarda sıkıldın
insafsızca Ortadoğu...
Mürekkebini alıkoydular
Senin tarihini hep kanla yazıp durdular
En kıymetli hazinelerini yiyip bitirip yoldular
Bir akbaba gibi üstüne doldular
vicdansızaca Ortadoğu...
Sen çıkış yeri HAK'kın
Ayakta kal yıkılma sakın!
Bir gün mutlaka alınır senin de hakkın
Geçmişini unutma dön de istersen bir bakın
Yakındır senin için aydınlık dolu günler, yakın!
Yıkılma! Yıkılma onurunla yaşa Ortadoğu! ..
18.08.2013
''Onlar namazlarını devamlı kılanlardır.'' (Mearic 70/23)
''Onlar namazlarını gözetir ve korurlar.'' (Mearic 70/34)
"Onlar namazlarında derin bir saygı içerisindedirler." (Mü'minûn 23/2).
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem namazı gerektiği şekilde kılmanın "İslâm'ın beş temel esasından" biri olduğunu söylemiş (Buhârî, Îmân 2; Müslim, Îmân 19-22), namazını gerektiği şekilde kılmayan birini de üç defa "Dön ve yeni baştan kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın" diye uyarmış, adamın namazı gerektiği şekilde kılmayı bilemediğini söylemesi ve kendine öğretmesini istemesi üzerine de şunları söylemiştir:
"Namaza durduğun zaman tekbir al! Sonra Kur'an'dan kolayına gelen âyeti oku! Ardından rükûa var ve bütün organların tamamen hareketsiz kalıncaya kadar öylece dur! Sonra başını kaldır, ayakta iyice doğruluncaya kadar dur! Ardından secdeye var, bütün organların tamamen hareketsiz kalıncaya kadar secdede öylece kal! Sonra başını kaldır, bütün organların tamamen hareketsiz kalıncaya kadar otur! Namazın bütün rekâtlarında bunları böyle yap!" (Buhârî, Ezân 95, 122; Müslim, Salât 45). s-7/8
"İtoğluiti bıraktılar dışarı. Bütün komünistleri saldılar ortalığa, bütün şeyleri... Git bana buranın sahibini çağır!"
Garson çekildi. Adam ayağa kalktı, Yavuz'un masasından
duyulacak biçimde bağırmaya başladı:
"Bu komünistin ne işi var lan burada? Niye soktunuz bunu benim olduğum yere? Bu aktör filan değil lan, vatan
İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki: Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Kırkı sağlığında, kırkı vefatından sonradır. Sağlığında olan kırk haktan onu bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir.
Bedenle olan hakları:
01- Hizmet ederek rızalarını almak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Ana-babasına hizmet edenin
Tek bir anın güzelliğine tutun, tek bir anın sadeliğine, naifliğine, içtenliğine tutun...
Hoyratça üzerine gelen hayata, ruhuna dokunamayan insanlara , dışında gelişen akıl almaz olaylara karşı yapabileceğin tek şey budur.
Her şey ve herkes durmaksızın yıkarken her şeyi ve herkesi , sen ayakta kal.
Yalnız hissedebilirsin ama yıkılmazsın.
Hayatına katabildiğin güzellikler kadar ayaktasın.
Yarası gi̇t gi̇de deri̇nleşi̇yor.
acıya buladığım cümleleri̇mi̇n bi̇r bavul dolusu cümle var defteri̇mde.
Yara bandı tutmayacak kadar deri̇n cümleleri̇m.
okudukça gözyaşlarımın i̇çi̇ne ekli̇yorum yaralarımı.
sen gözyaşının i̇çi̇ne yaralı cümleler gömebi̇li̇rmi̇si̇n.
sen baharı beklerken karşına çıkanın bi̇r sonbahar olduğunu öğrendi̇ği̇n anda