Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
Bir fakir ne denli zarif olabilir, bir zarif ne denli aç kalabilir, bir kitap bir okuru nasıl parçalayabilir?
Açlığın bile ne kadar namuslu ve gururlu yaşanabileceğinin her ne olursa olsun umudunu yitirmemenin güzel kurgusu.
Bahsedilen açlık öyle bir açlık ki; kahramanın parmaklarını ısırıp kanıyla midesini yatıştırmaya talaş yiyerek ayakta kalmaya yeleğinin düğmelerini satıp ekmek almaya giden bir süreci anlatır. Yine de tüm bu sıkıntıların amacı yazmaktır. Namusuyla yazmak.Yoksa üç günlük açlığınızla bakkala gidip size uzatılan ekmek yerine ille de mum istemek başka türlü açıklanamazdı.
Sefaletin anlatılış şekline hayran olmamak elde değil. Yazarın sefalet ve açlığı bu denli anlatabildiği ve "diğer" lerinin yaşamlarını yüreğinde hissederek kaleme aldığına şahit olmaktan mutluluk duyacaksınız bu kitabı okurken. Hamsun'un kalemindeki ustalığı hissedeceğiniz oldukça farklı ve başarılı bulduğum bir eser.
Tasvirleri ile betimlemeleri ile bu kitap çok büyük bir övgüyü sonuna kadar hak ediyor.
Hayatınız herhangi bir döneminde parasız ve aç kalmışsanız kitabı çok iyi anlarsınız. Parasızlık ve açlık bu kadar iyi anlatılamaz.
Kesinlikle tavsiye ediyorum. Kısa, akıcı, duygusal, sürükleyici...
Servet-i Fünün edebiyatı denince aklımıza gelen en önemli isimlerden birisi Halid Ziya. İlk olarak Mai ve Siyah kitabını okudum ve korkularıma rağmen açıkçasası çok sevdim.
Eğer öncesinde Tanzimat romanlarından okuduysanız, Mai ve Siyah'ı okuyunca dönem edebiyatının ne kadar ilerlediğini çok net fark ediyorsunuz. Zaten Halid Ziya, Mai ve Siyah'ı 'en iyi kitabım' diye tanımlıyor. Her şey Ahmet Cemil'in hayalleri ile başlıyor. Ahmet Cemil duygusal, edebiyat düşkünü, hayalleri olan, romantik bir karakter. Babasının vefatından sonra ailesini ayakta tutmak, zengin olmak, sevdiği kıza kavuşmak istiyor. Fakat en büyük emeli ise hayalindeki eseri yazıp çok ünlü bir şair olmak. Tutkulu şekilde istiyor bunu. Hatta bunu da "....Öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mai ve daima mai; aşağı bakılsa siyah daima siyah... Bir şey ki mai ve siyah olsun." cümleleriyle ifade ediyor. -Kitapta en sevdiğim kısım- Okurken realizm kavramını çok net idrak ettim çünkü Ahmet Cemil bunca saydığı hayallerinin birer birer ellerinden kaydığını gördükçe, çaresizliği dibine kadar hissedince pişman olmak dışında geriye bir şey de kalmıyor.
Evet, dili döneminden dolayı ağır fakat Özgür Yayınları'nın baskısında zaten en basit kelimenin bile yanında açıklaması var. Bu başta çok rahatsız edici geliyordu ama sonradan aksine hoşuma gitmeye başladı; hatta öğrendiğim bir iki kelimeyi gün içinde farkında olmadan kullandım :) Çok yoğun tamlamalar, betimlemeler, ruh tahlilleri var; bazen okurken zorluyor.
*Uzun bir inceleme oldu, eğer okuduysanız teşekkür ederim. Hepinize bol kitaplı günler. :)
"Roman;yorum üreten bir makinedir" diyor kitabın sonunda Eco.Ben de üstadın bana verdiği yetkiye dayanarak yorumlayabildiğim kadar yorumlayacağım.Çünkü roman yorum üreten bir makine ise benim yorum ve incelemelirim de okur üreten bir makineye dönüşsün isterim.Çünkü ben obskürantist bir insan değilim,Eco’dan kimse mahrum kalmasın
Her bir denemeyi kendi içinde defalarca ayrı ayrı beğendiğim bir kitap oldu "Harfler ve Notalar" benim için.Hasan Ali Toptaş her okuduğum kitabında farklı bir yönünü keşfettiğim bir yazar.
Kitaba gelince benim ilk dikkatimi çeken şey şu oldu: Hasan Ali Toptaş'ın etkilendiği, başucu kitabım dediği kitapların adlarının sayfa aralarında hep karşınıza çıkması ve bunları sürekli not alma ihtiyacı hissetmeniz.Bu anlamda kitap sizi sürekli başka yazarlara ve kitaplara yöneltiyor.Kitaptaki her bir denemeyi ayrı ayrı beğensem de tabii ki en beğendiklerim oldu.Onları da şöyle sıralayabilirim:Saati Kurmak, Kör Noktada Kalanlar, Ne Anlatıyorsun, Kimseye Verilmeyen Kitap ve Ayakta Yazmak. Hiçbir denemede aynı konuyu anlatmaya gitmemiş ve çeşitli konuları işlemiş.Yazarlığa nasıl başladığı,hayatın uzunluğu-kısalığı ve okunacak kitapları,Abbas Sayar'ın cenazesine katılışı, dil yozlaşması, geyik, unutamadığı cümleler, yazarlığın nasıl olması gerektiği vb. daha birçok konu bunlardan bazıları.Kesinlikle okunmalı.
Sezmenin bilmekten daha iyi olduğunu, hikayenin kelime kusarak değil yutarak yazıldığını söyleyen, türküleri sözlü kültürümüzün bir derin gülü olarak gören yazar Hasan Ali Toptaş.Okuyun, okutun.
Bir “AÇLIK” bu kadar güzel anlatılabilirdi. İlk önsözünde Knut Hamsun’ un bu kitabı yazmaya başlamadan önceki yaşamı anlatılmış. Ve kitabı okudukça da o yaşanmışlığı iyice anlıyorsunuz. Anlatılan açlık öyle bir açlık ki, kahramanımız kah bir parça talaş çiğniyor, kah ceketinin kopardığı cebini çiğniyor ve parmağını ısırıp kanıyla midesini susturmayı deniyor. Sadece birkaç kron için yeleğini emanetçiye bırakıp, ceket düğmelerini satıp ekmek parası bulmaya çalışıyor… Sefaletin, yokluğun içinde yine de ayakta kalmanın tek bir amacı vardı YAZMAK. Sadece YAZMAK… Bu kadar açlığın, sefaletin içinde vazgeçmediği tek şey gurur ve namusu… Tasvirleri ve betimlemeleri, dilini çok beğendiğim bir kitap oldu. Kısa, akıcı, duygusal.. Kısaca beğenerek okudum ve okumayanlara tavsiyemdir.
Affınıza sığınarak bu kitabında incelemesini yapmak isterim çünkü bende derin etkilere sahip bir kitap. Nice güzel incelemeden geçmiştir bu kitap eminim o yüzden naçizane düşüncelerimi yazmak isterim sadece.
Sabahattin Aliyi ilk bu kitapla tanıdım ve kendisini , eserlerini geniş çapta araştırma ve tanıma fırsatını yakaladım, çok şanslı hissediyorum kendimi, edebiyatımızda onun gibi bir yazarın olması büyük mutluluk ve gurur verici.
Kitaba gelince; beni çok sarstı sanki kendimi gördüm kitapta, bu öyle alelade bir kendini görme değil,gerçek anlamda kendimi gördüm, etkisinden çıkmam zor oldu.
Yıllar önce okuduğum bir kitap olmasına rağmen aklımda yer eden kelimeleri cümleleri olan nadir kitaplardan. Yazarın Maria Puder (Kürk Mantolu Madonna) karakteriyle anlatmaya çalıştığı fikirler ayakta alkışlanası bu kadar güzel psikolojik tahlil yapmayı nereden öğrendi bu adam :) Ve hepimizin kızdığı sinirlendiği kitabın sonu böylemi bitmeliydi haksızlık saydık hepimiz ama (Ayrıca kitabı beğenmeyenlerin çoğunun kesinlikle sonu yüzünden burun kıvırdıklarını düşünüyorum) bence en güzel kısmı da oraydı. Gerçek bir kitap bu kitap. Gerçekte de öyle olmaz mı ne kadar mutlu sonla biten bir hikaye gördünüz?
Sabahattin Ali bu ülkenin en önemli yazarlarındandır sonsuz rahmet dilerim,ruhu şad olsun gönlü güzel yazarımızın. Şimdiden iyi okumalar.
Hasan Ali Toptaş romanlarını ve öykülerini (ve şiirsel metinlerini) okurken hep merak ettiğim nokta; onunla sohbet etmek nasıl bir duygu acaba? Yazdığı şeylere baktığımızda çoğunlukla hayatından esintiler altında olduğunu hissediyoruz. Hiç ilgisi yoksa bile öyle güzel betimliyor, öyle güzel anlatıyor ki bütün bunlar her ayrıntısına kadar kurgu