Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
Yahudiler serbestçe yazmak imkanını elde ettikleri andan itibaren sizin fikir yapınız yıkılmak tehlikesindedir. Alman romantizmi idealizmi yaratarak Katolikliği ihya etmişti. Heine adında Düsseldorflu bir küçük Yahudi çıktı, kurnaz ve neşeli eecbezesini romantikler, idealistler ve Katoliklerle alay etmek yolunda kullandı. İnsanlar politika, ahlak,
Reklam
724 syf.
·
Not rated
Türk Dostoyevsk'sinin Kutsal Kitabı
Türk Edebiyatının Dostoyevsk'si saydığım Oğuz Atay'ın başyapıtı tutunumayanların incelemesi üzerine yazmak elbette biraz HAD işi. Bu yüzden, haddimi aşmadan, biraz kenarından sadece üç beş kelam etmek niyetindeyim. Atay'ın romanını yazarken, 3 farklı dünya [gerçeklik] kurgusu üzerinden hareket ettiğini değerlendiriyorum. Birincisi,
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061.6k okunma
Sevgili Bilge
“Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana
Yazarak ayakta kalacaktım, yüklerimi atıp hafifleyecektim, dertlerimden kurtulacaktım. "Beni edebiyat kurtaracak," diye fısıldayıp duruyordum çatal bıçak silerken, boşları toplarken yahut dolu tepsileri taşırken. Şimdi geriye donup bakıyorum da manzaraya: Evet, beni ayakta tuttu yazmak. Ama o kadar. Ne bir yükümü atabildim ne bir derdimden kurtulabildim. Kendimi daha fazla üzmekten başka bir işime yaramadı yazmak...
Sayfa 173 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Artık koşmaya mecalin kalmamış gibi... Sanki içinde o kadar çok şey eksilmiş ki... Koşup sarılamıyorsun kimseye. İçinde yaşadığın şeyler yormuş seni... Dile getiremediklerinin altında usul usul ezilmiş için... Sanki düşmek ilk defa bu kadar çok canını yakıyor ve birini, canını,kaybetmekten ilk defa bu kadar korkuyorsun, kıymetini anlıyorsun. Yüreğin titriyor, gözlerin doluyor ama yine onun için ayakta kalmak zorundasın kendini unutuyor gibisin usulca. Cıvıltın,neşen yok mesela artık,kelimeler kifayetsiz. Artık yazmak bile mümkün değil. Zaman ve yaşananlar seni sen kılıyor.
176 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
" Zorunlu kalınca düşünmeyi öğreniyor insanlar." Bayramda bana eşlik eden kitap ile geldim bugün #sesinikaybedenadam . Enver Aysever' i bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Ben kendisini, yazdıklarını bilsem , geceye de dergilerde okusam da bir kitabını ilk defa okudum. Bu kitapta da kendi hayatından bir parçayı anlattığı için iyi
Sesini Kaybeden Adam
Sesini Kaybeden AdamEnver Aysever · Doğan Kitap · 202415 okunma
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Karl Marx, sırtındaki çıbanlar ve hemoroidi yüzünden Kapital'i ayakta yazmak zorunda kalmış.
Reklam
Halen duygusal dünyam, benliğim en az kırk ayrı parçaya ayrılmış durumda. Ama en ortada, tepede, hâlâ düşünmeye, sorgulamaya, denetlemeye; kendine, çevreye, hayata anlam vermeye çalışan bir düşünsel merkez var. Her an yıkılabilse de, yıkılmaya hazır olsa da, zaman zaman üç, beş, sekiz, on parçaya bölünse de, o merkezi sürekli ayakta tutmak, her sabah yeniden kurmak zorundayım. (Yazmak ve konuşmak bu savaşın kaçınılmaz bir parçası.)
En büyük hazinemiz aklımızdır
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Ayakta yazmak gerekir, hiçbir zaman diz çökerek yazmamalıdır. Yaşam her zaman ayakta yapılması gereken bir iştir...
Sayfa 106 - Can YayınlarıKitabı okudu
1,072 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.