Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ve Marianne keyifliydi; havanın ılıklığından mutlu, ayaz beklentisinden ise daha da mutluydu.
Üçüncü gün…
Günün mahnısı: Mabel Matiz ~ Kömür ✨Sar beni biraz derdime dokun Gönlüm hep ayaz, yolları yokuş Gelse bi bahar, geçse de bu kış Fikrime alış, di gel… youtu.be/xxx6LBz_c18?si=...
Reklam
Kore'de Tatarlar...
1950'li yıllara kadar serbestçe millî kültürlerini de devam ettirebilen Tatarlar, Seul, Taegu ve Pusan şehirlerinde Mahalle-i İslamiye adında cemaatler oluşturmuştu. Kore Mahalle-i İslamiye cemaatleri, Uzak Doğu Tatar diasporasının liderleri Abdürreşid İbrahim Efendi, Kurbanali ve Ayaz İshaki gibi aydınlarda da bağlantı halindeydi. Günümüzde yerinde yüksek binalar inşa edilmiş olan iki katlı bina, Uzak Doğu Tatarlarının da desteğiyle Müslüman Türk cemaatinin Seul'deki toplantı merkezi haline getirilmişti.
Sayfa 114 - Nesil Yayınları, 2011.Kitabı okudu
Ayaz, çatlamış ellerimizi, kemre bağlamış yüzlerimizi çiziyor adeta. Alışık değilsin belli. Yanakların kıpkırmızı, titriyorsun. Omuzlarını indirmiş, ceketinin içinde büzülmüşsün. Sobadan kararan ellerini karla ovalamışsın ama çıkmamış meret. Sinirlisin, üşümüşsün ya ondandır. Bana takılıyor gözlerin. Gözlerinin içine içine bakıyorum. İki çuval odunun hiç mi hatırı yok? Şimdi tanırsın. Öyle sinirli bakıyorsun ki gözlerimi koyacak yer bulamıyorum..
Bir kapı önündeyim, girsem suç gitsem ayaz.
Rengarenk acılar
"Biliyorum herkes tektir Hayat gibi O rengareng-i ayaz Önce yağmur Sonra güneş Sonra bizim o gökkuşakları..."
Reklam
Biz ölüme giderken bastırıyor ayaz Gelin avutmaya bakalım kendimizi Asla çürümeyecek bu vücutlar asla Dipdiri kalacaklar asırlar boyu Uykuya dalmışız gibi çünkü ölüm Çürümek değil kokuşmak değil Bu muhteşem barış diyarında Bir uyku yalnızca sonu olmayan
Geceler bitti. Yolculuklar bitti. Yeni yerler, yeni sabahlar bitti. Her yerde bin yıllık bir aşınma, solgun zaman kokusu. Senden önceki haline döndü kalabalık. Gamzeli sular yü­rürdü dünyaya, kirpiğin kaşına her değdiğinde. Ben deniz derdim hazla, gökyüzü niyetine bakardı başkaları. Kimsenin sesinde bulut yok, kanat yok, rüzgar yok; bir hızar sesiyle ko­nuşuyor artık herkes. Kalbinle donattın önce gövdemi, sonra aşkın nasıl bir yoksulluğa dönüştüğünü gösterdin. Sevinçler bitti, kapı zilleri bitti. Ne bir yere giden var, ne gelenlerin yü­zünde bir iyilik. Senden başka anısı yok döndüğün yerlerin. Tükeniş kendini yokluğunla tanımlıyor. Açık yarada bir ayaz şimdi anılar. İncelikler bitti; o güzel telaşlar. Ne bir yağmur sesi çatılarda, ne camlarda yüzünden bir balkıma ki düş ku­rabilsin odalar. Sen oyunlarından çekildin, birbirine küstü çocuklar. Yaşlılar aynaya bakmayı unuttu. Ben durdum tüm bunların ortasında, boynumda ağır dilsiz bir çan, ölüme dek seni susmaya yargılı. Özgürlük bitti. Övünme bitti.
Ne bahar kaldı, ne de gül Nadana visal, güle ayaz düştü
Ve dağ yürüyordu kaval sesinde. Ve uçurumlar, çığlar, ayaz gece, yıldızlar patlıyordu. Ay ışığı patlıyordu. Ve dağ bü- tün hışmıyla yürüyordu. Terlemiş, soluklanan... Bir ulu dev gibi göğüs geçiriyordu Ağrı. Sofi çok derinden Ağrının soluklandı- ğını duyuyordu. Çok uzak, derin bir uğultu dünyanın ortasına doğru soluklanıyordu. Ahmet çalıyor, dağın soluğu, öfkesi bü- yüyordu.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.