Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aybike D.

Mustafa Kemal, büyük harbe girmek aleyhinde idi: Kafa ve sanat adamı olduğu için! Mustafa Kemal Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadi: Vatan adamı olduğu için! İşte size bütün kitabın özü: İlim ve vatan adamı olunuz. Hicbiri yalniz başına ne sizi,ne de milletini kurtarabilir.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Eski Alman Orduları Başkumandanı Fon Falkenhein, galiba, Haleb'de toplanan orduları Bağdat'ı almaya çalışacaktı. O mümkün olmadığı için, Filistin cephesini kendisine verdiler. Gon Kress, Cemal Paşa 'nin emrinde idi. Falkenhein ve ondan sonra Liman Fon Sanders, Cemal Paşa 'sız kumanda etmişlerdir. Hiçbirinin durduramadığı ingiliz seli, yinr bir Türk fakat bu sefer öz bir kumandan, Mustafa Kemal tarafindan Halep aşağısında tutulmuştur. Mustafa Kemal'in orada seçtiği savunna hatti. Milli Misak 'taki Türkiye sınırı idi.
Sayfa 121Kitabı okudu
hacı
Yarın öbür gün, Arap ceteleri ile sarsılacaksınız, Peygamber torunları, Ravza'nin yeşil kubbesine kurşun atacaklar. İstanbul elden gidiyormuş gibi telâşlanarak ,size Anadolu'nun bağrından Türk yavrulari göndereceğiz. Siz Peygamber torunlarının ateş ve açlık çemberi içinde, bir hurma kurusu bulamayıp deriniz iskeletinize yapışmış ölürken, Anadolu çocukları iskorpitten çürüyüp düşen ağızlarının yaraları içinde kavrulmuş çekirge çiğnemeye çalışarak ,Fatma'nin, Ebubekir'in, Ömer'in ve Muhammed'in sandukalarını savunacaklar. Ta, Şam'a kadar üç gün üç gece süren demiryolunun iki tarafını Anadolu Türkleriyle kuşatacağız. Arap kesesine Anadolu altını ve Arap kursağına Anadolu rızkını akıtacağız. Şaka değil, islam emperyalizmi yapiyoruz. Arap cenbiyeleriyle bağırsakları deşilerek, etleri çöl güneşinden kavrulmuş olanlar! Sizler, ey Sarıkamış'ın buz dağı üstünde donmuş olanların kardeşleri, siz hep, pomadlı bir yüz derisinin kapladığı boş bir kafanın içindeki bomboş bir hayalin kurbanları değil misiniz? Sevgili Buhara yavrusu, o hayal dahi, senin yurdunda, babandan on yıl sonra, seni buraya sürüyen kata fikirler uğruna, Rus kurşunları altında parçalanıp ölecekti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Arap Saçı
Halep'ten Aden'e kafar süren o koca memlekette bir arap meselesi vardi zannetmeyiniz. Arap meselesi denen şey Türk düşmanlığı hissi idi. Bu hissi ortadan kaldırınız: Suriye ve Arabistan meselesi, Arap saçına döner, karma karışıklığın içinden çıkamazsınız.
Bizim İmparatorluk
.... Ticaret, kültür, çiftlik, endüstri, binalar her şey Arapların veya başka devletlerin.... Yalniz jandarma bizim idi ; jandarma bile değil, jandarmanın esvabı. Osmanlı saltanatı son bürokrat iken,bürokrasi bile tam Arap, yahut yarı Araptır. Türkleşmiş hicbir arap görmedikten başka, Araplaşmamiş Türk'e az rast geliyordum. Arap milliyetçiliği güden Şamlı Azimzadeler Konya'dan gelme Kemik Hüseyin torunları idi. Haleb'in esas familyalarının asılları Türklerdi. Osmanlı imparatorluğunda itibar, azınlığın imtiyazı olduğu için ve Türk unsuru imtiyazsiz oldugu için herhangibir müslüman azınlığın çocuğu olmak, Türk olmaktan daha faydalı idi. Birinci Millet Meclisinde Şer'iye Vekilliği etmiş, Eskişehirli bir Türk hocasının Türkler gibi "ve" demek yerine araplar gibi "vua" dediğini belki henüz unutmamış olanlar vardır. Suriye, Filistin ve Hicaz'da: -- Türk müsünüz? Sorusunun bircok defalar cevabı: --Estağfurullah! idi.
Reklam
Kaçan Ayna
Bütün bir şimdinin bir gelecek ugruna feda edildiğini, o geleceğin de şimdiki zamana dönüşeceğini, bir başka geleceğe feda edileceğini, en son şimdiye, ölüme dek böyle sürüp gideceğini düşüneceklerdir. Bugünün bütün değeri yarındaydı, yarın da yalnızca bir başka yarın için bir değer taşıyordu, böylece en son bugüne, kesin bugüne ekleniyordu, bütün yaşam gün gün, saat saat, an be an, hiçbir zaman gelmeyecek olana hazırlamakla geçip gidiyordu. Aynı zamanda şu müthiş şeyi keşfedeceklerdir: Gelecek, gelecek olarak var olmaz ; gelecek, bir yaratıdan ,şimdinin bir parçasını oluşturmaktan başka bir şey değildir; bu yaşama, bu tedirgin, bu hüzünlü, bu acılı yaşama, günden güne kaçan, uzaklaşan bu gelecek uğruna katlanmak, bu saçma sapan yaşamın en acı saçmalığıdır.
Sayfa 92
Sen Kimsin
Ben, başkalarının kendisi için var olmadığı biriyim. İnsanların bana karşı bu körlüğü, bu unutkanlığı, başka hiçbir biçimde kazanamayacağım bir sınav oldu benim için, insanlar artik beni tanımıyorlardı ama bundan ötürü ezik değildim. Kendimi yeniden bulmuştum, simdi yaşamıma yeniden başlayabilir, başka insanları tanıyabilirdim, üstelik korkmaksızın.
Sayfa 69
Yalnızca yaşamın gizi ölümde değil, ışığın gizi de karanlıkta, iyinin gizi kötülükte, doğrunun gizi yanlışta, evetin gizi hayırdadır! Bu yüzden yaşamak isteyen her Faust, yaşamı tıpkı bir sevgiliyi kucaklar gibi, onun her şeyini duyumsamak, her yanını kucaklamak isteyen, her şeyini tadına varmak isteyen her tutkulu ruh, ölmeye hazırlanmalı, kendini ölümün içine koymalıdır. Bir an yoğun bir biçimde yaşamayı başarabilirsek, yaşam ağır bir ölümdür, her duyusal haz, bu uzun can çekişin onca sıçrayışından, ölüm hırıltısından biridir yalnızca.
Sayfa 40 - Zihinsel bir ölüm
O idealize edilmiş bir Ruth'u, kendi yarattığı olağanüstü bir yaratığı, yazdığı aşk şiirlerindeki o saf kadını sevmişti. Burjuva yanılgılarıyla, kafasındaki o umutsuz burjuva fikirleri ile gerçek bir burjuva olan Ruth'u asla sevmemişti.
Sayfa 350Kitabı okudu
Bir zamanlar öylesine saftım ki yüksek mevkilerde oturan iyi evlerde yaşayan, öğrenim görmüş ve bankalarda hesapları olan insanları saygıdeğer kimseler sanırdım.
Sayfa 291Kitabı okudu
Reklam
Düşündüklerini sanırlar. İşte bu tür düşüncesiz yaratıklar, gerçekten düşünen birkaç kişinin yaşamı üzerinde de yargıda bulunurlar.
Sayfa 235Kitabı okudu
Ruth
Her zaman babasının, annesinin, kardeşlerinin ve Olney'in düşüncelerini izleyebilmişti. Bu yüzden Martin'in düşüncelerini anlamadığından suçu onda buluyordu. Evrensele öğüt vermeye çalışan kapalılığın trajedisiydi bu.
Sayfa 179Kitabı okudu
Ufkunun dışında bir yerden gelen bu adamın bu anlarda, daha geniş ve derin kavramlarla onun ufkunun aştığının farkında değildi. Onun kendi sınırları bu ufkun sınırlarıydı. Ama sınırlı kafalar sınırlamaları ancak başkalarında görürler
Güzelliği tanımak, ruhlarına yerleşmemişti. Bu parlak gözlerin ve ışıl ışıl yüzün, delikanlının ilk aşkından ileri geldiğini anlayabilirlerdi yoksa.
Ne kaba adamı, ne hapsedilmiş ruhu,ne de tüm erkekliğiyle ona bakan, onu korkutan ve sevindiren adamı anımsıyordu artık. Gözünün önünde, nasırlı eliyle elini sıkan ve neşeyle konuşan bir çocuk vardı.
Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona birşeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş - on dakikada ölüyor.
Reklam
Çoğunluğa bağlı olmayan tek sey insanın vicdanıdır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Filistinin paylaştırılması
Kurulacak Yahudi devletinin toptanlarının çoğunluğu ve neredeyse nüfusunun yarisi arap olduğu halde, Filistin'in yuzde 57 si yahudilere bırakabiliyordu. Kudüs şehrinin denetimini ne araplara birakiyordu ne yahudilere. Kutsal yer olma niteliği ve sayısız ulusun üzerinde maddi çıkarlara sahip bulunması nedeniyle Birleşmis Milletlerin denetimine birakilan Kudüs ,üzerinde ne araplarin ne de yahudilerin başkent kuramayacaklari bir uluslararasi toprak oluyordu. Arap ülkelerinden ve özellikle Filistin araplarindan başlamak uzere 7 yüzyıldan beri cogunlukta olduklari bu topraklari paylastirmanin araplarin işlemediği bir cinayetin bedelini ödemek uzere bati emperyalizmince sürdürülen korkunc haksizliklara bir yenisini eklemek olduğuna inanan bir milyon ikiyuzbin kisiydiler. Yahudi kıyımı dizisi İslam dunyasi tarafindan degil hep avrupa Hristiyan ülkelerince sürdürülmüştü. Dolayisiyla ışlenen cinayetlerin yükü bize degil bu uluslara yüklenmelidir diye araplar itiraz ediyordu.
Sayfa 1920Kitabı okudu
14 Mart 1948 günüydü. O gün ingilizlerin Filistin'den ayrıldıklarını, Yahudilerin İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan ettiklerini, Arapların savaşa girdiklerini gördü. Bir ihtilaf Kutsal Toprağı alevlere boğacak ve alevler bir daha da sönmeyecekti.
Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg'u göremesen de bari küçük serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde duran adam dünyanin kendisini hiç görebilir mi? "Arap ihsan"
Eğer bir yüz, üstten ya da alttan ışık aldığına göre değişiyorsa, neydi bir insan yüzü? Her şey neydi?
Hayyam
Ne diyebilirim ki sana Varlığın sirlari sakli senden, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben Bizim ki perde arkasında dedikodu; Bir indi mi perde, ne sen kalirsin,ne ben
Reklam
Ö.Hayyam (Alparslanin ölümü uzerine)
Her gün biri çıkar, başlar, benim ben demeye, Altınları, gümüşleriyle övünmeye. Tam işleri dilediği düzene girer, Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben,diye.
Sonra Clarisse McClellan konuştu : Bir soru sorabilir miyim? Ne kadar zamanıdır itfaiyecilik yapiyorsun? Yirmi yaşımdan beri... on yıldır. Yaktığın kitapları okuduğun oluyor mu? Montag güldü. Bu kanuna aykırı! Ah. Elbette.
Önümde gene bir zafer anıtı. Bir ülkenin zaferi, diğer ülkenin yenilgisi. Zaferler de, yenilgiler de insan ölüleri üzerinden geçiyor.
Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı,evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman ,ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinden okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey,benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut , ne sizin "medeni durum" dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayilmak benim gerceğim değil. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla hic bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hicbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, birşey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hic aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da hangi tren istasyonuna, hangi havaalanıya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.
Doyum icinde ayrılacağımı sandigim bu yaşamdan, zaman zaman algılıyorsun ki, hic de doyumla ayrılamayacaksın. Hic yaşanmamış gibi. Doymak mümkün mü. Daha sanki hicbir şey, yaşamın hicbir olgusu, algılanan, duygularla tutulan güçle kavranmamiş, yaşanmamış.
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindekini insanı anlamış olan bütün insanları anlar