20. Yüzyılda Devrimler, İşçiler, Partiler ve Liderler
XX. yüzyılın tarihi, devrimci önermelerin geçerliğine, özellikle de dünyanın yazgısını işçi sınıfının çizeceği yolundaki görüşe, en hafif deyimiyle, gölge düşürdü. Öte yandan, bu yüzyıldaki tarihsel değişmeleri işçi sınıfının tek başına belirlediğini de artık savunamayız.
Çağımızın büyük devrimleri hep geri kalmış ülkelerde oldu. Bu ülkelerdeki
Atatürk'ün sonradan kazandığı büyük prestij ve kudretin etkisi altında bugün biz, halkçı hükümete onun istediği şekli kolay kolay verdiğini sanırsak yanılmış oluruz. Bir yanda: her devrimde olduğu gibi o zaman da çoğunluk halinde ortaya çıkan gericilik kuvvetleri- nin temsilcileri olan şeriatçılar, eşraf, toprak ağalan, aşiret derebeyleri; diğer yanda Batı liberalizminin ve Osmanlıcılığın temsilcisi olan politikacılar ve aydınlar, Mustafa Kemal 'in halkçılık fikrini bir yengeç kıskacı içine almışlar, sosyalizme gidecek korkusu ile o nun arkasındaki ilerici eğilimlere nefes aldırtmıyorlardı. Bunların temsil ettiği görüşün, bütün savaşı döndüre dolaştıra saltanat-hilafetin ve Batı emperyalizmi nin kucağına atacağını çok iyi bilen Mustafa Kemal, halkçılık davasını bu kıskacın iki kolunun arasından, sosyalizme götmemek şartıyla zor kurtarabildi.
Üçüncü Aşama (1960-... ):
"Kadar Modeli"nln Normalleştirilmesli ve Gerçekleştirilmesi
Kasım 1958'de, Nagy'nin idamından beş ay sonra, SSCB ve diğer bütün halk cumhuriyetlerinde geçerli olan usule göre Macaristan'da genel seçimler yapıldı. Komünist Parti denetiminde Vatansever Halk Partisi tarafından yeniden düzenlenen
Darbe sonrası Türkeş ve ekibi günlük bir gazete kurmaya karar verirler. Türkeş bu iş için Irkçılık-Turancılık davası döneminden tanıdığı ileri sürülen ve istihbaratçı olduğu hususunda rivayetler olan Ziya Tansu'yu görevlendirmiştir. Ziya Tansu, sonradan Özel Harp Dairesi adını alacak olan Seferberlik Tetkik Kumlu'nun ilk mensuplarından ve
Eisenhower Doktrini ve Suriye gerilimi
Menderes hükümeti antikomünizmi iç ve dış politikanın temel enstrümanı haline getirmeye çalışırken, Sovyetler ise Stalin-sonrası dönemdeki değişikliklere paralel olarak Türkiye'ye yönelik barışçıl bir politika izlemenin arayışı içerisindedir. Ancak Menderes hükümeti, bu yakınlaşma çabalarına herhangi bir