Bugün bir rüya gördüm ve unutmamak için kaydetmek istiyorum çünkü gerçekten bazı kısımlarının gerçek olduğunu düşünüyorum.
Rüyamda okula geç kalmışım. Böyle heycanla üstüme bir şeyler giyiyiorum ama saçmasapan şeyler, pijamamı çıkartıp pijama giymek gibi.
Sonra yola çıkıyorum ama sokaklar okuluma giden sokaklar gibi değil. Sanat eseri gibi,
İnsanlar göçer, yaşlanır, ölür ve her köşebaşında bir başka güzellikle karşılaşmaya duyulan o aydınlık inanç söner, tükenir. Ya şimdi ya da hiçbir zaman; mutluluğu ancak havada uçuşurken yakalayabiliriz, yakalayacaksak.
Dünyaya nasıl baktığımız, gördüğümüz şeylerin bize neler düşündürdüğü tamamen daha önce ne öğrendiğimize bağlıdır. Yani matematikçi deyimi ile, görebildiğimiz dünya eski bilgilerimizin bir fonksiyonudur.
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür
hanım?
Kemalizm kapalı bir zindan değil, açık ve aydınlık bir yol, durduran, donduran ve saplayan bir cebir değil, daima ileriye ve tekamüle sevk eden bir hareket ifadesidir. Banisine karşı işleyeceğimiz en büyük günah onu kutsileştirmek ve mesleğine karşı en büyük hıyanet onu dinleştirmek olur...
HAYAL ETTİĞİM ŞEY
Gök mavi mavi gülümsüyordu,
Yeşil yeşil dallar arasından.
Altın sesi birden bire sordu:
“Ne haber eski aşk yarasından?”
“Kapandı, dedim, bitti karanlık;
Vuslatla sona erdi o çile;
Bu huzur şelâlesi aydınlık,
Yeni bir çağdır başlar seninle.”