Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

aydın türk

aydın türk
@aydnturk
Sıkı Okur
Öğr.Gör.
Sivas
Sivas, 1 Şubat 1988
95 okur puanı
Mart 2017 tarihinde katıldı
Tiksinti, şiddet ve seks, sanatın zayıf yönlerini gizleyen güçlü efektlerdir. "Sex sells" (seks satar): Cinsel imgelerin gündelik hayatta giderek yaygınlaşmasını, sanatın pornografikleştirilmesini kınamak için Taliban olmak gerekmiyor. Üstelik bu ucuz numara artık kabak tadı verdi. Bu açıdan bakıldığında, sanat sektörü de toplumun geri kalanı gibi: oversexed and underfucked, yani aklı fikri cinsellikte ama çok az düzüşüyor.
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
20. yüzyılda sanat çerçevenin, kaidenin ve galerinin dışına çıktı. Arada sırada halkın arasına karışan bir kral gibi indi gündelik hayata. Ama kral sarayına giden yolu bulamayıp da bir meyhanede sızıp kalınca, meyhaneci oldu.
Sayfa 196Kitabı okudu
Sanat neredeyse dinin yerini aldı. Faniliğin tesellisi sayılan sanatın bu dehşeti biraz olsun hafifletmesi bekleniyordu. Bunu en güzel Friedrich Nietzsche ifade etmiştir: "Varoluşun acısına" ancak "sanatın baştan çıkarıcı güzellik tülleri" sayesinde katlanılabildiğini yazmıştı filozof. Ve biz bu tüllerin lime lime olduğunu biliyoruz artık.
Sayfa 198Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
.... kalabalık kentin çılgın ışıkları ve gölgeleri arasında sadece sessiz bir gözlemin imkan vereceği sınırsız ruhsal heyecanlar arıyorduk.
Filozof Arthur Schopenhauer'ın 1844'te sarf ettiği bir cümle, sonraki dönemlerde pek çok sanat tarihçisi ve sanatçının gözünde kanun olacaktı: "Herkes bir resmin önünde bir kralın karşısındaymış gibi durmalı, resmin kendisiyle konuşmasını beklemelidir; kendisi konuşmaya kalkmamalıdır, yoksa sadece kendi söylediklerini işitir."
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Sanat koleksiyonculuğu zengin sporu haline gelmişe benziyor: Koleksiyoncu yelpazesi kültürlü diş hekiminden işini bilen bilgisayar yazılımcısına, köklü aristokrasiden mafyaya kadar uzanıyor. Evlerdeki demode kitaplıkların yerini günümüzün entelektüel kartvizitleri olan sanat eserleri aldı
Bu arada, "sanatın sonunun geldiği" saptaması, sanat tarihinde modası hiç geçmeyen, tarihi bir mesaj vermeye hevesli olanların pek sevdiği bir laftır.
Klasik modern sanat hakkında genel bilgi sahibi olmak nispeten kolaydı. Birbirini izleyen sanat akımlarının kolayca akılda kalan isimleri bir inci kolye gibi dizi dizi canlanırdı zihnimizde: Ekspresyonizm, kübizm, sürrealizm... Bu sıralamayı ezbere bilen, resim dersinde parlak bir öğrenci olurdu ya da taşralı akrabalarını etkilerdi. Oysa bugün ne dönemsel sanat akımları var ne de sanatın nasıl biçimlenmesi gerektiğine dair bir kurallar dizgesi
Herkesin sözünü ettiği, gişe önünde uzun kuyrukların oluştuğu özel sergilerden uzak durun. Hiçbir şey kaçırmazsınız. Sanat fuarlarına da rahatlıkla boşverebilirsiniz. Olur da bir sergi açılışına katılmak zorunda kalırsanız, geceyi ruhsal tahribata uğramadan nasıl atlatacağınızın yollarını gösteriyoruz
Elinizdeki kitap, liseden mezun olunca "sanatla ilgili bir şeyler" yapmaya karar veren gençlerin çaresiz anne babalarına, sevgilisini sanat bilgisiyle etkilemek ya da "entelektüel flört" etmek isteyenlere, bir sanatçıyla ilişkisi olan -ya da olmuş- ve (eski) partnerini nihayet anlamak isteyenlere, ayrıca, yeni satın alınmış sanat eserleriyle hava atılan brunch'ların giderek sıklaştığı çevrelerdeki kişilere de hitap etmektedir
Reklam
Arkadaşımın garip huylarından biri de geceyi sadece gece olduğu için sevmekti...
Bir hayvanın bencillikten uzak ve özverili sevgisinde, insanın o yapma dostluğunu ve uçucu sadakatini sık sık denemek zorunda kalmış olanların yüreklerine işleyen bir şey vardır.
Rüyamda hiçbir şey görürdüm. Hiçbir şeyi. Hiçbir şey kadar güzel şey var mı? Varsa ver bir lokma şu saatte. Hiçbir şey ölüm gibi güzeldir.
Bizim rahat bırakılmaya ihtiyacımız yok. Ara sıra bir şeylerden gerçekten rahatsız olmamız gerekiyor.
“Tanrı’nın izniyle, şu gün İngiltere’de öyle bir mum yakacağız ki, eminim hiç kimse söndüremeyecek,” dedi Beatty. Stoneman da, Montag gibi Yüzbaşıya hayretle baktı. Beatty çenesini sıvazladı. “Latimer adında bir adam 16 Ekim 1555’te Oxford’da, dinsel sapkınlık yüzünden yakılırken, Nicholas Ridley adında bir adama söylemişti bunları.”
582 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.