Biri bir ucunda biri öteki ucunda iki yaprak, dünyanın; yazıldıysa şayet birbirine, bir fırtına uzadığında diğer yaprağın; eğecektir elbet boyun kaderine.
İster ki, şehir şehir gezerken karşılaşsınlar , toz olana kadar birlikte dolaşsınlar. Bu hayalle bekler yaprak, her gündüz her gece; koparmaz hiç ümit bağını, mevsimlerce.
Sonbaharın naif esintileri şimdi, hırçın rüzgarlara bırakmaya başlar yerini. Doğanın rengi beyaza çalar, güzün güzelliğini bozulmadan saklar karlar.
İnandığı, hayal ettiği ne varsa birer birer gökyüzüne karışmaya başladığında anlar; gözünde canlanan anılar, sadece bir sanrıymış , buraya kadar..
Sessiz, kara bir duman süzülür şimdi gözlerinden; harlayan bir ateşin çıtırtıları gelir yüreğinden.
Sessiz kara bir duman, süzülüyor gözlerimden; aldığım yaralar, üstünü örttüğüm çizikler, hissettirmeye başlıyor kendini yeniden.
Beklemek, yağmur birikintisi içine zıplayan bir çocuğun yaptığı kadar bir hataydı belki de
Yaparken mutlu, huzurlu; sonunda hep bir korkulu, hep bir yaralı.
Yaprak bir daha gelmeyecekti dünyaya
Daha nice yapraklar gelirdi elbet vücuda,
Ama o yaprak yeşermeyecekti bir daha asla.
Ömründe hissetmediği bir şey hissediyordu damarlarında: Azap.. deniyordu bu duygunun adına..
Aydan Nur ASLAN, 2017