Hayatımızın içi yoktu. Biz dışarıdaydık ve başkaydık. Kendimizi tanımıyorduk, adeta düşlerde bir yolculuğun sonunda zuhur edivermiştik ruhlarımızın karşısında…
Düşünmek, hissetmek, istemek karmakarışık, tek bir şeye dönüşüyor. İnançlar, duyumlar düşlenenler ve gerçekler dört dörtlük bir düzensizlikte buluşuyor; ters çevrilmiş bir çekmecenin içinden etrafa saçılan eşyalar gibi.
Her yağmur damlasıyla doğada ağlayan, ıskalanmış hayatımdır. Günün hüznünü boşyere toprağa akıtan damla damla, sağanak sağanak yağmurda bendeki belirsizlikten bir şeyler var.