Hiç kimse beklemiyordu. Ekonomik sıkıntılar, siyasi sinizm, kültürel boşluk ve kişisel ümitsizliğin kararttığı bir dünyada öylece oluverdi. Birden diktatörlükler, insanların çıplak elleriyle, elleri düşenlerin fedakârlıklarıyla kana bulanmış olsa da devrilebilir oldu. Finansal büyücüler kamusal imrenme nesneleri olmaktan çıkıp evrensel bir horgörünün hedefleri hâline geldi. Siyasetçiler yoz ve yalancı diye teşhir edilir oldu. Hükümetler kınandı. Medyadan kuşkulanıldı. Güven kaybolup gitti. O güven ki toplumu, piyasayı ve kurumları bir arada tutan şeydir. Güven olmazsa hiçbir şey işlemez. Güven olmazsa toplumsal sözleşme çöker, insanlar hayatta kalmak için mücadele eden savunmacı bireylere dönüşerek ortadan kaybolur.