Diğer bir Hedonizm taraftarı olan Hegesias ise, hiç kimsenin mutlu
olamayacağını söyler, çünkü ona göre insan vücudu, pek çok ihtiras ve hastalıklarla
doludur, bundan doğan elem ve ıstıraplar, bir çeşit yayılmayla ruha geçerler. Ayrıca
kader, bizim düşünce ve ümitlerimizi boşa çıkarır, öyle ki hayat ile ölüm, eşit olarak
istenilebilecek bir şey olur. Ona göre, mutluluk bir kuruntudur ve imkânsızdır,
mademki yaşamanın gayesi hazdır ve mademki biz bu hazzı ne yaparsak yapalım
elde edemeyeceğiz, şu halde kendimizi öldürmeliyiz. Kötümserlik, ümitsizlik ve
intihar, bu ekolun doğal sonuçlarından sayılır
Mutluluğun din ile temellendirilmesi ise bireyin
ahlâkî yetkinliğine ve Allah ile olan iletişimindeki bütünlük üzerine kurulmuştur.
İnsan bu dünya hayatını din temelli zihniyet yapısıyla buluşturarak yaşar ise diğerdünyada vaat edilmiş mutluluğa ulaşır. Bu dünyada mutlu olmak mümkündür ancak, gerçek mutluluğa âhirette ulaşılır.
Dinin işlevselliği bireysel, toplumsal olmak üzere iki taraflı ele alındığında
kişinin karakter gelişimin de, vicdani besleniminde, zihinsel şemasında ve
tabii ahlaki yapısında çok önemli bir etken olduğu görülmektedir. Yine aynı şekilde, din toplumsal anlamda da huzur ve disiplin kaynağı olarak değerlendirilebilinir.
Bugün pırıl pırıl bir gencimizi daha kaybettik, yazdığı notta anlaşılmama, kendini ifade etmesine izin verilmeme, istemediği bir yaşamın dayatılması var. Yine söylemek ve tekrar söylemek zorundayız. Gençleri anlamadığımız sürece, din eğitimini hafızlık ve kıraat eğitimi olarak gördüğünüz sürece, çocuklarımıza rehberlik etmek yerine sahibiymişiz gibi davrandığımız sürece yeni nesli kendimizden koparıyor, yaşamlarını da karartıyoruz.
"Bu noktada din eğitimi sahasındaki anlayışımızın da yenilenmesi, ezberci, sorgulamadan uzak, kula kulluğu telkin eden yaklaşımlar yerine, bireysel olarak kişinin kendisini sorguladığı, hesap soran değil, hesap veren bir anlayışı benimsememiz gerekmektedir. İslam dünyasındaki en büyük sıkıntı, kişinin kendi dindarlığını yaşamasından ziyade, başkalarını kendi yaşam biçimine göre şekillendirmeye zorlamasından kaynaklanıyor. Bu noktada yapılması gereken en temel unsur, bir insanın bir diğer insanın yaşam alanına saygı duymayı öğretmekten ibarettir."
Aygün Akyol, Kitlelerin Tahakkümüne Karşı Bireysel Yönetim, Tedbiru'l-Mütevahhid içinde, Elis Yay., Ankara 2017, s. 215.
"İbn Haldun’a göre, bir şehrin düzeninin bozulması ve yıkılışa geçmesi aniden gelişen bir olgu değildir. Bu süreci yakından incelediğimizde bunda; ilk olarak, şehirli bir hayata alışma, bu hayatın doğru okunamaması neticesinde lüks ve gösterişe düşkünlük, lüks ve gösterişi temin etmek için haksız kazanca tevessül, haksız kazancın yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan ekonomik dengesizlik ve en sonunda da toplumda yaygın ve kabul edilmiş ahlaksızlık etkilidir."
Aygün Akyol- İbn Haldun'da Kültür ve Medeniyet Tasavvuru, Elis Yay., Ankara 2019.
"İbn Haldun’a göre öğretim metodundaki bozulmanın en
önemli sebeplerinden birisi de, akli ilimlerin ortadan kalkması
ve ilim denilince Arap Dili ve Edebiyatının anlaşılmasıdır."
Bilgelik sevgisi anlamına gelen felsefe, sürekli olarak varlık, bilgi, değer üzerine rasyonel ve eleştirel düşünerek hayata ve evrene karşı bir tutum oluşturma çabasındadır. İlk araştırdığı Varlık" ve "var olanadır. Var olan şey, maddi (mineraller, su vb.), manevi (tarih veya ahlaki bir olay, iyi veya kötü bir iş), ideal (matematiksel