Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir sarı saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Kısa zamanda, birbirimizin desteği olmadan, hayatımıza katlanamaz duruma geldik; depresyon kış yağmurları gibi bastırdığında, terk edildiğimizde, aşağılandığımızda, bizi kobra yılanı gibi izleyen intihar düşüncesi kafasını kaldırdığında, hep birbirimizi kurtarıyorduk. Bir yandan cezaevi ya da askerlik arkadaşlıklarına benziyordu ilişkimiz, ancak bu tür dostluklarda görülebilecek fedakârlıkları içeriyordu, ama aynı zamanda ortak geçmişlerin, ortak acıların, ortak ruhların kesişmesiydi. Bazen birbirimizi yansıtan iki ayna oluyorduk, bazen birbirimizi bütünlüyor, bazen de kendi gücümüzün son kırıntılarını ötekine aktararak sağ kalmayı başarıyorduk.
Zamanında babam Antakya'da "Kitap Fuarı"ndan almıştı. Kendisi bana bu şekilde güzel bir eser seçerek bir kez daha büyük bir adam olduğunu bana gösterdi. Kitaba gelirsek, Mevlânâ Celaleddin Rumi Hazretlerini güzel bir şekilde anlatan bir kitap ancak kitabın sonlarındaki IŞİD bölümünü pek iyi anlamadım. Bir de yine kitabın sonlarındaki Suriyeli mülteci bölümü komiğime gitti.
Kadınlar yüzyıllardır, karşısındaki adamın yansımasını iki misli büyük gösteren, büyülü ve hoş ayna vazifesi görmüştür.
Kadın gerçeği söylemeye başlarsa, aynadaki adam küçülür; hayata uygunluğu azalır. Kahvaltıda, akşam yemeğinde kendini olduğundan en az iki misli büyük görmezse, hüküm vermeyi, yerlileri uygarlaştırmayı, kanun yapmayı, kitap yazmayı, şölenlerde şık kıyafetler içinde nutuk çekmeyi nasıl sürdürebilir?
Ayna bakışı son derece önemlidir çünkü canlılık verir; sinir sistemini uyarır. Bir erkek, onu elinden alırsanız ölebilir
Birkaç söz bir insanın psikolojisini çözmeme yeterli geliyordu ve psikolojisini çözdüğünde ise kendi içini görmekten dolayı yüzü kızarsın ve utansın diye bir ayna misali onun karşısına koyuyordum.
Ve sırtındaki küfede ayna taşıyan adam ahlaksızlıkla suçlanıyor! Aynası çirkefi gösterir, siz aynayı suçlarsınız! Siz asıl anayoldaki çirkefi, dahası suyun yılda birikip çirkef oluşturmasına göz yuman yol denetçisini suçlayın!
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Clay aşkları konusunda korkusuzdu, ne hisset- tığının farkındaydı. sadece onunla seviştiği bu anda değil, kalbinde neler olduğunu her zaman biliyordu. "Karım olmanı istiyorum."
"Senin karın gibi hissediyorum."
"Sanki karımla sevişiyormuşum gibi hissediyo- rum." dedi Clay. Kelimeler artık sert, hızlı
İnsanların dinde gösterdikleri ihmal ve gevşekliğin sebebi olarak şeriat kitaplarının Kur'ân'a ayna olacakları yerde -"mukallitlerin hatásı yüzünden" - perde halini almış olmasını gösteriyordu Bediüzzaman. Eğer insanlar dinlerinin zaruriyatını öğrenmek için başvurdukları kitaplarda doğrudan doğruya Kur'an'a yönlendirilmiş olsalardı, kaynağın kudsiyeti onların vicdanlarını uyandıracak ve harekete geçirecekti, diyordu.
Bediüzzaman'ın bu problem için sunduğu iki çözümden birisi "şeriat kitaplarını şeffaf bir tefsir suretine çevirip içinde Kur'ân'ı göstermek" idi. "Bir adam İbni Hacer'e nazar ettiği vakit, Kur'ân'ı anlamak ve Kur'ân'ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa İbni Hacer'in ne dediğini anlamak maksadıyla değil" diyor.
Uzun zaman önce yaşlı bir adam dağda bir kız bebek buldu ve adını Kaguya-hime koydu. Kız büyüyünce o kadar güzel oldu ki Japon imparatoru onunla evlendi. Yedi yıl sonra bu kız ölümsüz olduğunu ve gökyüzüne geri dönmesi gerektiğini beyan etti. Imparatoru avutmak için ona kendisini her zaman görebileceği bir ayna verdi. Imparator aynayı kullanarak Kaguya-hime'yi Fuji Dağı'nın tepesine kadar takip etti. Ancak dağa vardığında daha fazla ilerleyemeyeceğini fark etti. Içinde kalan arzusu yüzünden ayna bir anda alev aldı, bu yüzden dağın tepesinden her zaman görülen bir duman yükselir.
Ben ne istediğini bilen, ne istemediğini gizlemeyen ve benden istenilene de kendi nezdimde red veya onay verebilen bir kadınım. Benim tutarsız, Aklından, kalbinden ve ağzından ne çıktığı belli olmayan, saygısız ve toksik hiç bir sevgiye, ilişkiye, arkadaşlığa, dostluğa, insanı ilişkiye ihtiyacım yok olamazda. Kıymet vermeyi de öğrendim kıymet