Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aynen Öyle
"Hani bir evre vardır ya, toparlanmaya çalıştıkça diğer taraftan dökülür, sıkı sıkıya tuttuğun şey elinde tuz buz olur..."
"Bir keresinde konferansta bir kadınla tanışmıştım. Bize futbol takımındaki bir çocukla aralarında bir şey olması için çok çabalayan genç bir kızdan bahsetmişti. Çocuk kızı reddetmiş ve kıza çok çirkin olduğunu söylemiş. İki yıl sonra, kız üniversitede bir çocukla tanışmış ve hukuk bölümünden mezun olduktan sonra evlenmişler, üç çocukları olmuş ve banliyöde bir evde mutlu mesut yaşamışlar. Bu hikâyenin anlatmaya çalıştığı ne sence?" "Etki ve sonuç." "Aynen öyle. En iyisini umabiliriz ama insanların bizi nasıl algıladığını seçemeyiz. Ama o algıların bizi nasıl etkileyeceğini seçebiliriz."
Reklam
Hayallerinde aşk zannettiğin bir şeye inanıyorsun ve gerçek hayatta da aynen öyle olmasını istiyorsun.
BEYZA ALKOÇ - BUL BENİ
"Üç ay yokuz yani..." diye mırıldandım sessizce. Annem başını salladı. "Aynen öyle." dedi. "Nereye gidiyoruz peki?" derken gözlerim bir kez daha Mahperi Abla'nın elindeki pasaportlarımıza kaydı. "Madrid'e." dedi annem, "Biliyorsun zaten, uzun zamandır oradaki bir moda eğitimine katılmak istiyordum. Üç aylığına güzel bir ev kiraladım, ikimiz için de ihtiyaç duyabileceğimiz her şeyi ayarladım..."
“Martin Eden,” dedi kendi kendine. “Sen bir yabani değil, lanet olası zavallı bir Nietzsche adamısın. Eğer yapabilseydin bu kızla evlenip yüreğini mutlulukla doldururdun. Ama olmaz işte, yapamazsın. Ne lanet olası bir hicap, ne utanç.” “'Zavallı yaşlı bir avare, zavallı yaşlı çıbanlarını anlatır,'” diye mırıldandı, Henley’yi hatırlayarak. “'Hayat büyük bir hata (bence), utanç verici bir maskaralık'. Aynen öyle, büyük bir hata hayat, utanç verici bir maskaralık...”
Sayfa 425 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
304 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Gizli Vuruş
Herkese Merhaba, Yeni bir hokey serisi ilk kitabını bittirdik. Yani hangi amaçla yazmış bu kitabı anlamadım bile o kadar boş bir kitaptı. Kitabın yarısı zaten mesajlaşmalarla doluydu. Beğenmedim Kitap; tesadüf bir şekilde tanışırlar. Issız bir yolda giderken yanlışlıkla colline çarpar, yani kıl payı kurtulur çapmaktan neyse işte araba ile
Gizli Vuruş
Gizli VuruşTeagan Hunter · Pukka Yayınları · 2023551 okunma
Reklam
Bazen Dayanamıyorsun..
Verdiğin emeklerin boşa gitmesi koyuyor adam olana.. Her şeyi içine atmaktan yavaş yavaş tükendiğini hissediyorsun.. Seni çok iyi anlıyorum diyen herkesin, seni anlamadığını görüyorsun.. Yıkılıyorsun.. En yakınından dahi uzaklaşmak istiyosun.. Kullandığın alkolerin ve maddelerin bile seni artık sarhoş etmediğini görüyosun.. Onlarıda boşveriyosun.. Yapabildiğin en iyi şeyin, kalemini tekrar alıp yazmak olduğunu görüyorsun.. Yazıyorsun, yazıyorsun, yazıyorsun.. Yazdıkça dertlerinin çoğaldığını fakat içini döktüğün içinde rahatladığını görüyosun.. Herkesten saklasan da, gizlesen de tükeniyorsun.. Hani o dışarıya verdiğin mutluyum imajı varya, içini yiyip bitiriyor aslında.. O kadar çok yenilgiye uğradın ki sevmede, değer vermede, bir yanın hep kimseye güvenme diyor.. Kader le girdiğin aşk savaşında yenilmeye başladığın zaman, asıl acıları tatmaya da başlıyorsun.. İşte o anlar kalbinin, aklını yendiği anlar oluyor.. Mantıklı düşünemiyosun.. Değer vermekte bir sorun yokta, aynı önemi, ilgiyi, sevgiyi, değeri göremeyince başlıyor asıl sorun.. Asıl canını yakan yitirdiklerin var, kaybettiklerin.. Dönülmez yolda bıraktıkların, geri dönmeyeceğini ezberlediklerin.. Hani her şeyde derler ya ''Hayat Devam Ediyor'' aynen öyle.. Ne giden geri geliyor, ne kalanlar değerini biliyor, ne yerin, nede kıymetin değişiyor.. Sen sadece günden güne eriyorsun, tükeniyorsun, hissizleşiyosun.. Ama Gerçektende Bir Gün Aklım Bu Savaştan Üstün Çıkarsa, İşte O Zaman Boş Yere Değer Verdiğim ve Sevdiğim İnsanlar, Tam Anlamıyla Soğukluğu Tadacaklar..!
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
“Seni akıl yürütürken dinlediğimde,” dedi [Watson], “konu bana da o kadar komik derecede basit geliyor ki, bunu kendim de rahatça yapabilirmişim gibi hissediyorum, oysa bana izlediğin yolu tamamen izah edene kadar muhakemenin her bir aşamasında afallayıp kalı- yorum. Halbuki ben de gözlerimin seninkiler kadar iyi gördüğünden eminim.” [Holmes] bir sigara yakıp kendini koltuğa atarken, “Elbette,” dedi. “Sen de görüyorsun ama gözlem yapmı- yorsun. Aradaki fark ortada. Örneğin, antreden bu salona çıkan merdiveni sen de defalarca kez görmüşsündür.” “Pek sık.” “Ne kadar sık peki?” “Herhalde yüzlerce kez gördüm.” “Peki o zaman kaç basamak var?” “Kaç basamak mı? Bilmem.” “Aynen öyle! Gözlemlemedin çünkü. Ama gördün.
Birçokları anlamayacak olsa da anlatmak zorunda olduğumuz, gecemizi gündüzümüze katarak insanlara hatırlatmakla yükümlü olduğumuz şeyler var. Her ne kadar menfi duyguların coştuğu bir hengâmda, akıl ve analiz gözden düşse de bir okuyan, bir lahza olsun üzerine düşünen birileri olur diye anlatmamız gereken şeyler var. Zira menfi galeyan, tarih
Reklam
"Sen çirkinlikleri seversin." "Aynen öyle! Ressamlığın özü, çirkinliğin içindeki güzelliği görebilmekte gizlidir."
KUTUP YILDIZI O korku vardı hep çıkılan yolda O korkusuzluk vardı Suyun su olduğu günden beri akardı Biri can verip aydınlatır Diğeri boğar ve yakardı Yaşamın her dönüm noktasında
Aynen öyle
İpek Bulut

İpek Bulut

@ipek_Bulut
·
12 Nisan 01:15
İnsan dostunu düşmanından daha zor affediyor.
Aynen öyle...:(
"Aileler istediğiniz gibi olmuyordu. Zaten hepimiz sahip olamayacağımız şeyleri istemiyor muyduk? Kusursuz bir çocuk, üzerimize titreyecek bir eş, bizden asla vazgeçmeyecek bir anne..."
Sayfa 288 - A.P.R.I.L YAYINCILIKKitabı okudu
elbette öyle bir Vâcibü'l-Vücud'un mevcudiyeti lâzımdır ki, naziri mümteni', misli muhal ve bütün maadası mümkün ve masivası mahluku olacak." Evet hudûs hakikatı kâinatı istila etmiş. Çoğunu göz görüyor, diğer kısmını akıl görüyor. Çünki gözümüzün önünde her sene güz mevsiminde öyle bir âlem vefat eder ki; herbirisinin hadsiz efradı bulunan ve herbiri zîhayat bir kâinat hükmünde olan yüzbin nevi nebatat ve küçücük hayvanat, o âlem ile beraber vefat ederler. Fakat o kadar intizam ile bir vefattır ki; haşir ve neşirlerine medar olan ve rahmet ve hikmetin mu'cizeleri, kudret ve ilmin hârikaları bulunan çekirdekleri ve tohumları ve yumurtacıkları baharda yerlerinde bırakıp, defter-i a'mallerini ve gördükleri vazifelerin programlarını onların ellerine vererek, Hafîz-i Zülcelal'in himayesi altında, hikmetine emanet eder; sonra vefat ederler. Ve bahar mevsiminde, haşr-i a'zamın yüzbin misali ve numune ve delilleri hükmünde olarak o vefat eden ağaçlar ve kökler ve bir kısım hayvancıklar, aynen ihya ve diriliyorlar. Ve bir kısmının dahi, kendi yerlerinde emsalleri ve aynen onlara benzeyenleri icad ve ihya olunuyor. Ve geçen baharın mevcudatı, işledikleri amellerin ve vazifelerin sahifelerini ilânat gibi neşredip, وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ âyetinin bir misalini gösteriyorlar. Ayet-ül Kübra - 94
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.