“...İki adamı , kendi zihinlerinin en uzak köşelerine kadar eziyor , insan ruhunun bütün sahte heveslerini , düzmece yüceliklerini ve münasebetsiz itibarını tıpkı üzümün suyunu sıkar gibi bastırarak çıkarıyordu ; her biri kendini , birbirleriyle durmadan etkileşim içinde olan, gözü bir şey görmez koca güç ve kuvvetlerin arasında sönük bir kurnazlıkla ve ehemmiyetsiz bir bilgelikle oynayıp duran fani zerrecikler olarak görene dek yapıyordu bunu ...”