Hepimizin başından geçmiş insanî bir deneydir; bir şeyi, bir dönemi, olayı, insanı, ilişkiyi ya da güzelliği ölçüsüz hisseder, duyar ve yaşarız. Ancak zamanla, kimi kez farkında da olmadan, egemen olamadığımız, kontrol edemediğimiz nedenlerle, o doyasıya vaşadıklarımızdan uzaklaşır ve onları yitiririz. Ve zamanla, yitirdiklerimize ilişkin, şu duygu egemen hale gelir; kendileri artık yitip gitmiştir, bir tek, yüreğimiz ve ruhumuzda onların kıpırdayan gölgeleri, silikleşen sesleri ve belirsiz renkleri kalmıştır. Yani, ye- niden, zamanı geldiğinde "yitik bir zamanın peşine" düşebilmek için zorunlu olan şeyler yürek ve ruhumuzun gizli köşelerinde kalmıştır artık... Migo, Apê Vardo ve Meta Meyrê ile ilişkim de, sözcüklerin anlattığı kadar böyle düz olmasa da, aynı insanî de- neyin bir parçası oldu. Onları yitirdim, ya da şöyle söyleyeyim, ben yittim. Çocukluğumdan, çocukluğumun çevrelerinden uzaklaştım. Başka şeyler yoluma çıktı, yaşamın önceden tasarlanması olanaksız yeni kapıları önüme açıldı. Bilinmezliğiyle bana heye- can veren her yeni kapı, bildiğim ve nasıl davranacağıma ilişkin emin olduğum eski bir kapıyı kapattı.
"ama hata yapma ya da başkalarını mutsuz etme kastı olmadan da hata yapılabilir ve üzüntü verilebilir. Düşüncesizlik, başka insanların duygularına karşı dikkatsizlik, kararsızlık da aynı işi görür."
Sayfa 142Kitabı okudu
Reklam
Düşüncelerini asla değiştirmemekle övünen biri hep aynı doğrultuda ilerlemeyi üstlenen, yanılmazlığa inanan bir ahmaktır. İlkeler yoktur, sadece olaylar vardır; yasalar yoktur, sadece koşullar vardır ve üstün insan onları yönlendirmek için bir araya getirir. İlkeler ve yasalar sabit olsaydı, halklar onları bizim gömlek değiştirdiğimiz gibi değiştirmezdi.
Aynı elma ağacının dallarında çamaşır kurutmadık mı seninle?
Fikriyat
❝Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız, bizden âlâ akraba mı olur?❞ | Cemil Meriç
Ben yarattığım her şeyin bu denli çirkin olmasından nefret ediyordum ama aynı zamanda, ne kadar çirkin olduklarıyla yüzleşmek için gereken cesaretten yoksundum.
Sayfa 27 - 3Kitabı okuyor
Reklam
Türkler (Gök Türkler) , Altay Dağları etrafında yaşayan A-shih-na kabilesinin önderliğinde yükselmeye başladılar. Demir endüstrisinde gelişme sağ­lamışlardı. Vassal şekilde bağlı oldukları Juan-juan'lara demir ürünleri gönderiyorlardı. Çin'e akın yapacak gücü kendilerinde bulsalar da esas önemli aşamayı kendileriyle aynı soydan geldikleri açıkça bildirilen Moğolistan'ın doğusundaki Kerulen ırmağı'ndan Karadeniz'in kuzeyindeki geniş sahalara kadar uzanan alanlarda dağınık yaşayan Töles boylarını itaat altına alınca elde ettiler. Arkasından bağlı oldukları Juan-juan'ları ağır bir bozguna uğratarak bağımsız devletlerini kurdular. Bu devlet beş-altı sene içinde Karadeniz'den Kore'ye kadar her tarafı kendine bağlamayı başardı. 630'da sarsıntıya uğrasa da 745 yılına kadar devlet olarak varlığını korudu.
Efendimiz (sas) Hz. Ömer'e sordu: "Ömer! Sana dünyanın en kıymetli hazinesinin, en kıymetli birikiminin ne olduğunu haber vereyim mi?" Hz. Ömer: "Evet." deyince Efendimiz: "Saliha kadındır." buyurdu. Aynı rivayetin devamında Efendimiz (sas) sâliha kadını şu şekilde tarif etmiştir: "Saliha kadın odur ki kocası kendisine baktığı zaman onu hoşnut edecek, emrettiği zaman itaat edecek, evinden uzaklaştığı zaman malını ve namusunu koruyacak!"*
Sayfa 114 - Siyer yayınlarıKitabı okudu
Sanırım, aklın hatırlamasıyla, gönlün hatırlaması aynı değil.
Edindiğimiz bilgi birikiminin neredeyse tamamını, aynı düşüncede olanlara değil, karşı çıkanlara borçluyuz.
Reklam
"Belki çok güçlü yoğunlaşırsam, belki seninle... hissedebilirim." Önünde kırılgan, solgun ve koyu renk parlak tırnaklarıyla bir el be- lirdi. Bileğinin arkasında bir gül yaprağı çarpıcı bir şekilde dururken sonra birden uçarak yok oldu. "Sana dokunabilir miyim?" En azından bu defa sormuştu. Hırıltılı bir ses tonuyla,
Sayfa 96
Nasıl ki güzel sözler söylendiğinde muhatap olunan kişi gülümsüyorsa, bedeni ve ruhu duyduğu güzel sözlerden hoşlanıyorsa, tarifi imkânsız bir güçle içi doluyorsa aynı şekilde kalp kıran kara sözler de kişi üzerinde içsel ve bedensel olarak birtakım olumsuz etkilere neden olmaktadır.
77 syf.
8/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
Bu ufak kitapta yazar bize oldukça mütevazi ve asosyal bir yaşam sürdüren Noel Jonathan isimli bir güvenlik görevlisinin yaşamından kısa bir kesit anlatmış. Noel Jonathan bir gün kaldığı yaşadığı odanın önünde bir güvercin ile karşılaşıp dehşete düşüyor, aynı gün içersinde başka talihsizlikler de yaşıyor. Yazar, karakterin yaşadığı sıkıntılı durumu, iç huzursuzluğunu, anksiyetesini ve buhranını güzel yansıtmış. Okuduğum ilk Süskind kitabıydı başka kitaplarını da okumak isterim anlatımı güzeldi. Puanım 8.
Güvercin
GüvercinPatrick Süskind · Can Yayınları · 20182,087 okunma
Her egemenlik kamu hukukunu oluşturmak için kendinden bir şeyler katar. Herkes aynı miktarda katkı sağlar. Herkesin herkes için özveri de bulunmasına Eşitlik denir. Kamu hukuku herkesin hakkının herkes tarafından güvence altına alınmasından başka bir şey değildir. Herkesin herkesin hakkını korumasına Kardeşlik denir. İç içe geçen tüm bu egemenliklerin kesişim noktası toplumdur. Birleşme anlamına gelen bu kesişim, bir düğüm noktasıdır. Buna toplumsal bağ denir. Bazıları buna toplumsal sözleşme diyor, zaten bağ sözcüğü içinde sözleşmeyi de barındırdığından ikisi de aynı anlama geliyor. Eşitlik konusunda anlaşalım; çünkü özgürlük tepe noktasıysa, tabanda eşitlik var demektir.
Sayfa 537 - 2. CiltKitabı okuyor
Kadim çağlarda birbirine dargın erkek arkadaşlar birlikte ava gönderilirlerdi. Bu aslında kurtların uyguladığı bir yöntemdir ve kadim çağlarda insanlar da aynı yöntemi kendi hayatlarında kullanmışlardır. Dargınlar eğer iki kadınsa birlikte yan yana halı dokumaya oturtulurlar ya da birbirlerinin çocuklarına bakarlardı. Bu tarz töre gelenekleri günümüzde Anadolu’da halen uygulanagelse de şehir yaşamında pek çok insan böylesi birleştirici uygulamalardan maalesef uzak kalmaktadır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.