Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
152 syf.
·
Puan vermedi
Kim deli değil ki?
Tuhaflık kitabın ismiyle başlıyor. Ne demek "Beş Sevim Apartmanı" ? Gerçekte var olan 5 kişi mi yoksa 5 sevimlik apartman mı? Kitap psikolojik rahatsızlığı olan 5 dairedeki kişilerin yaşamını hem hastaların ağzından hem de Doktor Samimi Bey'in ağzından anlatıyor. Var olan gerçekliğin bozuk psikolojide nasıl şekil değiştirdiği Doktor Samimi tarafından bize aktarılıyor. İşin ilginç yanı doktorumuz da cin ve perileri gördüğünü iddia eden ayrı bir vaka. Bu 5 kişiyle doktorun ortak noktası cin ve peri gördüklerini söylemeleri. Kitap "Tarih tekerrürden ibarettir. " sözünü kanıtlayacak bir şekilde son buluyor. Her karakter yeni bir bölümü başlatması ve ara ara verilen rüya tabirleri okuyucunun soluklanmasını sağlıyor. Aynı hikayenin farklı anlatımları dinlemek isteyenler için güzel bir kitap. Ben beğendim.
Beş Sevim Apartmanı
Beş Sevim ApartmanıMine Söğüt · Can Yayınları · 20226,6bin okunma
Ne garip bir durumdaydık. Bir taraftan Hilâfet Kuvvetleri halka musallat olmuştu. Bir tarafta Kilikya’da Fransız Kuvvetleri halkı öldürtüyor, diğer taraftan Yunanlılar etrafı yakıp yıkıyor, adam öldürüyordu. Nihayet, İstanbul’daki İtilâf Kuvvetleri de halkı eziyordu. Âdeta, Garb’ın, hakikat hâlde, Şark’a “Sopa Siyaseti” tatbik ettiklerini ve “Kahrolsun Türkler!” diye bağırdıklarını duyuyor gibiydim. Türklerin kendileri de aralarında boğuştukları için, milletin ateşle imtihanının en korkunç anlarını yaşıyorduk. Karargâh’ta da dıştan sakin görünmekle beraber, güç anlar yaşıyorduk. Ben, daima büromda tercüme ve makine ile meşguldüm. Bazan Mustafa Kemal Paşa gelir, bir kahve ısmarlar, azıcık otururdu. O günlerde, bütün enerjisiyle maksat uğruna çalışan dağınık kuvvetleri idare etmeye çalışıyordu. Aynı zamanda, ateşi vardı ve hastaydı. Bu günlerde Dr. Refik ile Dr. Adnan âdeta endişeyle etrafında dolaşır, onunla meşgul olurlardı.
Reklam
…insanlar kalabalık olduklarında, bireyken kendilerine yasaklanmış olan her şeyi yapma yönünde kendilerine izin verirler. Günümüzde çok güçlü şekilde yükselişe geçen “biz” olmanın verdiği bu ayrıcalıklar, işin doğrusu, bireyin giderek medenileşmesi ve ehlileştirilmesinin, milletlerin, devletlerin ve aynı kafadakilerin oluşturduğu birliklerin giderek medeniyetten uzaklaşmasıyla dengelenmesi gerektiği gibi bir izlenim verir; burada açığa çıkan belli ki duygusal bir bozukluktur, esas itibarıyla hem “ben” ve “biz” arasındaki zıtlığın hem de tüm ahlaki değer yargılarının temelini oluşturan duygusal dengenin bozulması durumudur.
Sayfa 26
Çiçekler açılıp kapandı güller yandı Onlar anlattılar İçimde ölen öldü kalan kaldı ben aynı
Günahlarının ağırlığını çekiyor musun omuzlarında? Lakin yine o ağırlıkla da olsa aynı günahı işliyor musun? “Dur” diyebiliyor musun kendine? Diyemiyorsun. Her hatana pişman olup ve tövbe edip bir yeni günaha hazırlıyorsun kendini. Yeni bir günah için eskisine tövbe ediyorsun. Tövbelerinde sahte senin, pişmanlığın da yalan. Lakin şaşıyorum ben sana; hâlen dahi nasıl gülüyorsun? Ve bütün bunların bir şahidi yok sanıyorsun. Ne gaflet! Zira var olduğunu bilmiyorsun.
256 syf.
·
Puan vermedi
Merhaba kitap dostları. Okuduğum ilk Ahmet Ümit kitabı. Belki ve bence yanlış kitabından başlamış olabilirim Bununla birlikte güzel bir kitap okuduğumu düşünüyorum. Özellikle bu kitabından diyerek bir tercih yapmadım. Elimde bu kitabı vardı sadece. Bu arada ben yaklaşık iki yıldır okumalarımı dolmuşta yapabiliyorum. Günlük iki saate yakin yolculuk yapıyorum her gün. Onlarca kitap bitiriyorum her ay. Okumaya vakit bulamayanlara önerim, zaman değerli her anımızı değerlendirmeliyiz. Zamanı doğru degerlendirdigimdeki huzuru paylaşmak isterim sizlerle . ️ Asla sevdiğin insanın gardiyanı olma... ️Bir varmış bir yokmuş, dünyada acayiplikler çokmuş. Bir Gece beş farklı ülkede, beş prens aynı rüyayı görmüşler: Bir genç kız, kadim bir kentin alacakaranlik sokaklarında ışıktan bir güzellik halinde dolaşıyormuş... Sevdiğim pek çok satırları oldu. Büyüklere masallar adeta. Bir aşk masalı, beş prensin sevda uğruna çıktıkları yol ve hal macerası. Kaf Dağı'ndan ıssız çöllere, ücra hanlardan savaşçı kabilelerin çadırlarına. Devler, denizkızları, balinalar, yılanlar kitabınızla birlikte gözünüzü kapatın ve hayal edin, her şey tam orada. Diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum. Bu kitabın konusu fantastik, bu tarz sevenlere öneririm. Ben sevdim açıkçası. Ez cümle, ne çok okumadığım yazar var hâlâ. Bunu düşünüp üzülebilirim.
Bir Aşk Masalı
Bir Aşk MasalıAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 20228,1bin okunma
Reklam
Şelalenin yakınlarında yaşayanların suyun sesini duymadığını söylerler. Ben de aynı şekilde, Akhilleus’un kaçınılmaz yazgısının kulakları sağır edici uğultusuyla yaşamayı öğrenmiştim.
122 syf.
8/10 puan verdi
Hadi anlaşalım..
Meksika halkının Toltekler soyundan gelen bir aileye mensup
Don Miguel Ruiz
Don Miguel Ruiz
'in kitabı
Dört Anlaşma
Dört Anlaşma
, kişisel gelişim türü kitapları tercih edenlerin severek okuyacağı ancak, bana kalırsa diğer kişisel gelişim kitaplarına benzemeyecek kadar kısa,öz ve sade bir kitap olmasından kaynaklı tür ayırt etmeksizin okunabilecek bir kitap.. Aynı anlama gelen
Dört Anlaşma
Dört AnlaşmaDon Miguel Ruiz · Ötesi Yayıncılık · 202311bin okunma
"...gerçek ha­yattaki ben ne kadar yorgunsa rüyamdaki ben de aynı derecede yorgundu."
416 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Yalnızız, Türk yazar ve gazeteci Peyami Safa'ya ait bir eserdir. İlk olarak Yeni İstanbul gazetesinde 11 Eylül 1950-20 Aralık 1950 tarihleri arasında 286-385 numaralı sayılarda tefrika edildikten sonra 1951 yılında Nebioğlu Yayınevi tarafından 343 sayfa hâlinde yayımlanan Yalnızız yazarın son romanıdır. Yalnızız, ekonomik olarak sorunsuz
Yalnızız
YalnızızPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 201921,5bin okunma
Reklam
Açık konuşayım seninle, korkuyorum, çok korkuyorum. Belki günlerce kimseyi arayamayacak kadar yorgun olacak olmandan, belki hastalandığında ilaç bulamayacak olmandan, belki o büyük kulelerden, belki kendine hiç bakmamandan, belki ordaki kötü kalpli insanlardan belki de hepsinden aynı anda çok korkuyorum. Korkuyorum bir şey olur diye bir yerine, ben seni kocaman fanuslarda korumak isterken korkuyorum sen oralardayken koruyamamaktan. Tutamıyorum kendimi, yapamıyorum, korkumdan iyi bile anlatamıyorum kendimi, günlük yazısı gibi yazıyorum. Bu benim korkarak yazdığım ilk yazı. Bu benim hayatta gerçekten korktuğum ilk an. Ben korkmam öyle hayvanlardan, ben korkmam insanlardan, bana bir şey yapamazlar, yapacakları en kötü şey bile korkutamaz beni. Ben korkmam tinerciden, ben korkmam hırsızdan, korkmam katilden, benim canımın da, paramın da, evimin de eşyalarımın da, yok bir değeri. Ben yalnızca sevdiklerimin çekeceği zorluklardan korkarım ve benim en çok sevdiğim sensin, benim ömrümden alsınlar, sana versinler. Bak yok hiçbir şeyde gözüm, ne para, ne kariyer, ne mal, ne mülk, bir sen ol burda, bir sen dön, bir sen gül yeter. Yok benim hiçbir şeyde gözüm, sen dönünce ben iste fakirliği bile paylaşırım seninle.
342 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Tanıştığımıza Memnun Oldum
Kitaptan aldığım notlara geçmeden önce zihnimde tortu şeklinde kalan düşünceleri paylaşmak istiyorum. Ethica’yı değerlendirirken “Teolojik, politik inceleme” ile birlikte okumak gerektiği kanaati oluştu bende. Tabi felsefe bir silsile olduğu için Platon ve Aristotales’den (Presokratlar ve Sokratesin düşüncelerini fragmanlar şeklinde bu iki
Etika
EtikaBaruch Spinoza · Dost Kitabevi Yayınları · 20191,579 okunma
"Aramak...Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak... Belki bu șehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını... Hiç gel, demeyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç, saklan. Seni aramak istiyorum."
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, luıritasmı alıp şöyle izah ediyor: Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesi ve korunmasıyla görevli olarak oralarda bulunan bir müfreze erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm. Size şu konuşmayı aynen okuyacağım: Kendim erlerin önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? dedim. -Efendim, düşman! dediler. -Nerede? -İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten, düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman. artık bilmiyorum. bir mantık muhasebesi midir, yoksa içgüdüyle midir, bilmiyorum; Kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "marş marş" ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.
Sayfa 144 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okuyor
Yudum yudum aynı güzellikten Bir sen bir de ben içtiğimiz neydi söyler misin Bir şişe ay ışığı mıydı Bir parça bulut mu Yoksa dudaklarımızda tutuşan Birer damla köpük müydü Bırak sular yanıtlasın Sen omuzuma koy başını
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.