"...İngilizce bilmek için onu iki kez öğrenmek gerekir, biri okumak öbürü de konuşmak için. Bir İngiliz yüksek sesle bir kitap okurken yabancının biri kitaba bir göz atarsa gördüğüyle duyduğu arasında hiçbir bağ kuramaz. Bu neden böyle? İngiltere sürekli olarak çeşitli halklar tarafından fethedilmiş olduğundan, sözcükler hep aynı biçimde yazılmış, bununla birlikte onları söyleyiş biçimi sık sık değişmiştir. Yazının anlamını belirleyen işaretlerle söyleyişi düzenleyen işaretler arasında elbette bir fark vardır. Sadece ünsüzleri kullanarak, yazısıyla son derece açık bir dil yapmak kolay olurdu ama bu dili konuşamazdık. Cebirde işte bu dilden bir şeyler vardır. Bir dil söylenişinden çok yazımıyla daha açıksa, bu onun konuşulduğundan daha çok yazıldığına işaret eder. Mısırlı bilginlerin dili böyle olabilirdi; bizim için ölü diller böyledir.Kullanılmayan ünsüzlerle dolu dillerde yazı sözden bile önce gelmiş gibidir, polonezi böyle bir durumda kim düşünebilir?..."
Sayfa 46 - İş Bankası Kültür Yayınları