“Ne yapmalıyım? Keşke biri bana ne yapacağımı söylese!”
Zaman zaman sitemle söylediğim birkaç cümleye rastladım Güngezgini’nde. Ve şunu fark ettim; bir kesinlik bekliyorum. Bir garanti istiyorum hayata dair. Hayat seçimler ve onların sonuçlarından mı ibaret? Eğer öyleyse ben neyi seçmeliyim? Ne yapmalıyım? Hangisi doğru yol?
Okudukça önemli olanın bu sorular olmadığını düşünmeye başladım. Benim için bölüm sonu neresi bilmiyorum. Kimse bilmiyor. Hangi yaş son yaşım olacak? Hayat benim için nerede bitecek? Ki aniden bitebileceği gerçeğinin bilincindeyim ama bunu kabul edemiyorum. Sanki daha çok vaktim varmışçasına harcıyorum zamanlarımı.
Pişmanlık duymayacağım bir hayat yaşamalıyım diye dertlenip ne yapmalıyım sorusuyla meşgul olurken unuttuğum şey şu; ZATEN YAŞIYORUM. Şu an yaşıyorum. Ama bir an sonra yaşamıyor olabilirim. Şu an ise yaşıyorum. Yaşamın içindeyim. Durup düşünürken de varım, ağlarken de varım, huysuzken de varım. Kahkahalarla gülerken de varım. Bir an sonra var olmayabilirim. Olabildiğim noktaya kadar varım.
Bunları düşünmek, kalbimi acıtıyor biraz. Ölüm’ü kabul etmek, sonrasını da düşündürüyor. Ona şimdi girmeyeceğim.
Bir rivayete göre Güngezgini’ni her okumanızda farklı şeyler hissediyor ve düşünüyormuşsunuz. Bir sonraki okuyuşumu heyecanla bekliyorum. Kitap incelemesi mi oldu yoksa biraz iç döküş mü, bilemiyorum. Tüm güngezginleri’ne iyi okumalar diliyorum.