Gözleri parladı, "Hayır, hayır! diyerek koluma sarıldı. Sonra kendi kendine söyleniyormuş gibi, Şimdi aramızda eksik olan şeyin ne olduğunu biliyorum!" dedi. "Bu eksik sana değil, bana ait. Bende inanmak eksikmiş. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki insanlar benden inanmak yeteneğimi almışlar. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum. Seni istiyorum. İçimde müthiş bir arzu var. Bir iyi olsam! Ne zaman iyi olacağım acaba?
"Defalarca affetti, yeniden sarıldı, hiç vazgeçmedi ama sonu ne yazık ki hep aynı bitti. Yaralarını sarmak için uzandığımız kim varsa, bize derin yaralar bırakıp gitti."
"Affetmek aslında kaybettiğiniz bir gücü bir anlamda yeniden kazanmaktır. Affettiğinizde bir nefrete son verirsiniz ama hayatınızın daha sağlıklı ilk dönemi başlar. Geçmişten alacağınız dersi alın ve geçmişi öldürün çünkü geçmiş zaten ölüdür."
"Bir çocuk, asla ama asla yaşadığı fiziksel ya da ruhsal acıları unutamaz. Ne olursa olsun, onun izleri kalır. Bunlar, bir yara iziyse, onunla yaşar ve çoğu zaman utanır, gizler."
Herkesin bir kapısı vardır, bir de kaybettiği bir kilidi, açık bıraktığı bir penceresi, gidemediği yolu, kesemediği bileti, var işte gidenlerini gömdüğü kalabalık bir mezarlığı...