Reşat Nuri Güntekin, 1930 yılında yazdığı bu eserle roman kahramanları üzerinden o zamanlarda yaşanan kuşak çatışmalarını, değişen topluma ayak uydurmayı, kısaca bir ailenin dramını ele alıyor.
Fikret, evden kurtulayım diye başka bir cehenneme gelin olarak gider. Necla sırf maddiyat ve ablasına nispet için ablasını değil sonradan kendisini alan adamla Suriye'ye yarım düzineden fazla olan çocuklu bir ailenin üçüncü annesi olarak fakirhaneye, Şevket, Ferhunde'nin bitmek bilmeyen arzularından para sevdasından vs. hapse gider. Leyla da bir avukatın metresi olur ve kitabın sonunda bize çocuklarına verdiği yüksek ahlâkla ve bu konudaki katı kuralları ile bilinen Ali Rıza Bey de Hayriye Hanım da bu Yaprak Dökümü'nün bir parçası oluverir. Yalnız gözler, yitmiş görüneni saklamamaktadır. Kitap şöyle biter:
Ali Rıza Bey o günlerde, bayram elbiseleriyle bayram beşiğine binmiş çocuklar kadar neşelidir. Yalnız, sokaklardaki kalabalığın içinde ara sıra eski kahve arkadaşlarından bazıları ile göz göze gelmese...
Kitap Ayşe'yi anlatmaz, onu bize bırakmıştır. Kim bilir bu güzel, masum kızın pek acı kaderi nasıl olacaktır.