Çalıştığınızda saatlerin fısıltısının kalbinizden geçerek müziğe dönüştüğü bir enstrüman görevi görürsünüz. Herkes ahenk içinde şakırken hanginiz dilsiz ve sessiz bir kamış olmak ister? Mütemadiyen, çalışmanın bir melanet, emeğin ise bir talihsizlik olduğu söylendi size.
"Hayatın karanlık olduğu da söylendi size ve siz, bıkkınlığınız içinde bıkmışların söylediklerini tekrar eder durursunuz.
Derim ki tutku dışında hayat, gerçekten de karanlıktır ve tüm tutkular kördür bilgi dışında ve tüm bilgiler faydasızdır iş dışında ve tüm işler boştur sevgi dışında."
"Var mı vermekten sakınacağınız bir şeyiniz? Sahip olduğunuz her şey verilecek bir gün; bu nedenle şimdi verin, verin ki, sizin olsun verme mevsimi, varislerinizin değil.
Sık sık "veririm ama yalnızca hak edene." diyorsunuz. Ne bahçenizdeki ağaçlar ne de çayırınızdaki sürüler söylüyor bunu. Veriyorlar ki yaşayabilsinler çünkü sakınmak helak olmaktır."
"İhtiyaç duyma korkusunun kendisi, başka bir ihtiyaç değil de nedir? Kuyunuz ağzına kadar su ile doluyken duyduğunuz susuzluk korkusu, dindirilmeyen susuzluk değil midir?"
"Çocuklarınıza benzemeyi deneyebilirsiniz ama onlar size benzesin diye uğraşmayın.
Çünkü yaşam ne geriye doğru akar ne de dünle oyalanır. Sizler çocuklarınızın canlı oklar olarak fırlatıldığı yaylarsınız."
"Yine de daha fazla vakit kaybedemem.
Her şeyi kendine çeken deniz beni çağırıyor, artık yola çıkmam gerek. Çünkü kalmak, saatler geceyle tutuşurken bile, donmak, kristalleşmek ve bir kalıba dökülmek demek."
"... Şairler çok sık âşık olur derler." Gülümsemesini bozmadı sevgilim.
"Doğrudur Zeynepcim, sık aşık olabilirler ama bir kadına âşık olduklarında kendilerini sadece ona ait hissederler. Aksi takdirde o şahane şiirler çıkmaz. Şair gibi görünerek kadın avlamaya çalışan müptezel erkeklerden bahsetmiyorum ta- bii. Gerçek şairlerden bahsediyorum. Gerçek erkeklerden." Bakışları hülyalanmıştı. "Nevzat'ın içinde gerçek bir şair var."