Onun için aşk, hislerin kelimelerele israfı değil, Mümtaz’ın ruhundaki fırtınaya olduğu gibi kendisini teslimdi. Kim bilir, belki de kollarının arasında mahpus yüzünde bütün içinden geçenleri okuduğuna inanıyordu. Hakikat de böyle idi.
Yolun büyüğü, küçüğü yoktur. Bizim yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih, yirmi bir yaşında İstanbul’u fethetmiş. Descartes da yirmi dört yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir. Usul Üzerinde Konuşma da bir kere yazılır. Fakat dünyada milyonlarca yirmi bir , yirmi dört yaşında insan vardır. Fatih veya Descartes değillerdir diye, ölüsünler mi? Kesif yaşasınlar yeter. Yani büyük yollar dediğiniz şeyin büyüklüğü bizim içimizdedir.