Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.31
ayşe
ayşe
@aysesu
life is a conundrum of esoterica
182 reader point
Joined on April 2020
Okuma Hedefleri
Harlan Coben bayıldığım bir yazardır, kurgu zaten harika. Ancak beni rahatsız eden bir şey oldu ya da bu gerçekle yüzleşmek bana ağır geldi diyebilirim. Kitapta bahsi geçen teröristin İslam'ı temsil etmesi ve Müslüman (!) olması. Dünyanın gözünde halen Müslümanların terörist konumunda olması beni fazlasıyla üzdü. İslam'ı kullanarak "Cihad" adı altında insanları haksız yere öldürmek bir Müslüman'ın yapacağı şey değildir. İslam bu değildir. Unutmayalım ki İslam kusursuzdur, insanlar hata yapar. Bunlar dışında kurguya gerçekten bayıldım, uzun zaman sonra ilaç gibi geldi. Ayrıca, Win diyorum başka söze gerek duymuyorum...
·
Not rated
Ergenliğimin kitabıdır. Bölümlerini tekrar tekrar okur, telefonu bırakmam gerektiği zamanlarda da replikleri defterime yazardım. Favorimdi, hâlâ öyle. O zaman bana verdiği keyfi anlatamam. Tabii ki wattpaddeki halini hiçbir şeye değişmem. Kitabı tekrardan okumadım, satın da almadım, sadece bir arkadaşımla ortak para ile almıştık lisede okuyup geri vermiştim, ondan sonra da bir daha elime geçmedi. Ne oldu da yazıyorum bunu? Bir inceleme çıktı karşıma, cringe olduğunu vs yazmış, olabilir beğenmemiştir. Ardından diğer incelemeleri inceledim. Çoğu şikayetçi kitaptan ancak tekrar popüler olsa fikri hemen değişecek kesim kitabın boşa vakit kaybı olduğundan bahsetmiş. Sırf beğenilmek için. Ergenlik kitabımdır o yüzden ergenlik damarlarım tuttu. Herhangi bir eleştiriye açık değilim bu konuda. Lütfen dönek olmayalım, objektif yorum yapalım. Iyi akşamlar.
Film gibi bir seri. İlk kitaptan -bence- daha iyi. Üçüncü kitabı sabırsızlıkla bekliyorum. Bilime ilgili olmayanların bile -bence- zevk alarak okuyacağı bir kitap olmuş. Serkan Hoca'nın eline, kalemine sağlık. Bu tür nöro-romanların artması dileğiyle...
Reader Follow Recommendations
Papalagi, göğü delen adam.
Okumaya başladığımda bu kitap ne anlatıyor, eskiden yaşanmış olayları mı anlatacak acaba diye düşünüp cümle kenarlarına kısa kısa notlar aldığım daha sonrasında kitabı anlayıp o cümleleri sildiğim, bana ters köşe yaptıran kitap.
Okuması çok rahat, akıcı. Aaa bak doğru söylüyor dediğim o kadar çok yer vardı ki... Kitabımın çoğu cümlesinin altı çizili. Çizili olmayan kısımlarda da notlar var.
Göğü delen adam, bana durmam gerektiğini hatırlattı. Sadece durmak. Yorulmamak, hayatı değil biraz kendimizi düşünmek. Hatta düşünmeye bile ara vermek... Yazarın katıldığım düşünceleri olsa da ayrı düştüğüm noktalar da oldu. Ama o kısımlar bile bana farkındalık kattı. Sosyoloji alanında sanırım daha fazla kitap okumalıyım, ilgi çekici ve insana farkındalık katıyor. Bence sizler de okumalısınız. Hatta bu kitap harika bir başlangıç olabilir...
Erich Scheurmann'a arkadaşını dinlemeyip bu çevirileri yaptığı için minnettarım. İyi ki yazmışsınız!
(Kendime not :
Çok fazla cümlenin altını çizdim, hepsini paylaşmakta zorlanacağım için bir tanesini paylaşsam ötekine haksızlık olacağı için alıntı paylaşmak istemedim.)
1984'ü daha önce okumuş olmama rağmen, çizgi romana karşı yeni başlayan ilgimden dolayı bu kitabı okumak istedim. Asıl kitabı okurken kafamda kurgulayamadığım kısımların görsellerini görmek kitabı daha iyi kavramamı sağladı. Çizimler zaten harikaydı. Sadece
"Büyük kestane ağacının altında ben seni sattım,sen de beni.
Onlar orada yatıyorlar, biz de burada.
Büyük kestane ağacının altında." şiirinin eksikliği gözüme çarptı. Keşke son kısma, köşeye bir yere eklenseymiş.
1984 okunması gereken ütopik kitaplardan bir tanesi. Ister orijinalini ister çizgi romanını okuyun, farketmez. Mutlaka okuyun,yeterli.
Yaşayabileceğimiz bir başka dünyamız yok. Ve dünyamız şu anda risk altında. Bilinçlenmek, duyarlı olmak için adım atmamız, dünyamız için uğraşmalıyız. Bu kitap bizler için bir başlangıç olsun. Dünyamız kurtulsun.
Söyleyecek çok şey var fakat ben tek kelime ile romanı özetleyeceğim:
Memo.
Okuyun, okutun. Zaten çok uzun bir kitap değil. Bu kitaplara ben otur, bitir kitap diyorum. Oturun, bitirin, hatta filmini de izleyin, pişman olmazsınız.
Yazıp yazıp siliyorum... Neden bu zamana kadar karşılaşmadığım dediğim bir kitap. Bir cümlesi ile insanın gözlerini doldurabilecek bir etkiye sahip, gerçeklerle yüzleştiğimiz harika bir kitap. Aslında söylenebilecek pek bir şey yok. Anlatılmaz, okunur. Kesinlikle tavsiye ederim.
İlber Hoca'dan harika bir başucu kitabı... Kitabı okuduktan sonra insan kendini sorguluyor, bir ömür bizim yaşadığımız gibi mi yaşanıyormuş, diye. İlgimi çeken noktaların fazlalığı yanında verdiği tavsiyelerin bazılarına yetişmek bu devirde bir hayli zor. İstek fazla fakat imkanlar şu an için az ve zorlu. Keşke İlber Hoca kadar şanslı olabilseydim dediğim noktalar olsa da bunun tamamen şans işi olmadığının farkındayım. O şansı kendimiz arayıp bulabiliriz. Bu kitabın bana kattığı en büyük nokta da burası. Ümitsizliğe uğramadan, çalışarak, araştırarak, gelişip o şansı bulmaya uğraşmak... Bu süreçte yaptığımız çalışmalar, olumlu veya olumsuz durumlar, öğrendiklerimiz, gezdiklerimiz, gördüklerimiz, hepsi çok kıymetli tecrübeler. Bunların yanında üstümüze vazife olmayan şeylerle ilgilenip entellektüelliğe girmek, bizi fazlaca geliştirip, eğitecek şeyler. Evet aynı anda birden fazla şeye yetişmek zor fakat, olmaz idye bir şey yok ayrıca kolay kolay entellektüel olunmuyor değil mi? Her Türk gencinin okuyup, bir şeyler öğreneceği, motive olmak için bile okunabilecek gerçek bir başucu kitabı. Kesinlikle okunmalı.
John Steinbeck'e ait kısa etkileyici bir roman. Kısa olması insana okuma motivasyonu vermekle beraber, cesaretlendiriyor da. Etkileyiciliği kısalığının tersine çok iyi. Kısacık kitaba böyle ciddi bir etkileyicilik sığdırmak bence çok güzel bir başarı. Dönem şartlarını yansıtan, halk ve üst sınıf arasındaki ilişkiyi anlatan, iyilik, kötülük, masumiyet, hırs ve açgözlülüklerle özetleyebileceğim harika bir anlatım. 100 sayfaya neler sığabiliyormuş meğerse... Bizleri, insanlığı, dünyevi duygularımızı, hırsımız uğruna kaybettiğimiz şeyleri içten bir anlatımla sunan Steinbeck gerçeklik ve günlük hayatı kitaba dahil ederek bizleri kitabın içine çekiyor adeta. Defalarca okuyup dersler çıkarabileceğim özellikle okunmasını tavsiye ettiğim bir kitap olacak. Keyifli okumalar.
1931 yılında Femina Ödülü almış Antoine de Saint Exupery romanı. Yazar tanıdık gelmiş olabilir, Küçük Prens'in yaratıcısı olan yazar bu eserinde de ince mesajlar eşliğinde kısa bir olay örgüsü ortaya koymuş. Ölüm ve yaşam arasında geçen gece uçuşunun macerası üç pilotun belirli bir hedefe uçuşu ile başlar ve ne yazık ki uçaklardan biri fırtınalı, karanlıklarla örtülü, korkulu bir uçuşla geceye devam eder. Her karakterden özel olarak bahseden yazar, uçmak ve yaşamak arasında geçen olayları bizlere sunuyor. Yalnız, dikkatli okunmadığında çok bir şey anlaşılmasa da içindeki mesajlar çok kıymetli. Satırları ince ayrıntılarına kadar düşünerek özümseyerek okuyunca hem daha keyifli hem de daha verimli... Tavsiye edilir, gerçekten hakkını verecek olana...
İzdiham'ın ile tanışmam 45. sayı ile oldu. Daha önceden de dergi okuma alışkanlığım pek yoktu, aldığım dergilerin beni kendine çeken bir tarafı olmuyordu. Yazıları, konuları, görselleri... Pek benlik değildi. Bu sebepten ön yargılarım vardı dergilere, ta ki İzdiham ile tanışana kadar. Tekrardan ön yargılı olmamam gerektiğini gördüm, bu kez bir dergi sayesinde. Gerçek bir kültür, sanat, edebiyat dergisi. Amacı çok satayım, ismim duyulsun düşüncesinden ziyade gerçekten edebiyata, sanata katkı sağlamak olduğunu okudukça daha iyi anlıyorsunuz. Keşke daha erken okusaydım dediğim bir yayın. Buram buram edebiyat kokan sayfaları ile sizi içine çekiyor. Görselleri özenle seçilmiş, kaliteli yazılarıyla karşınıza çıkıyor. Kesinlikle önerdiğim, keşke daha fazla kişiye ulaşsa, daha çok bilinse dediğim bir dergi. Tavsiye ederim, iyi okumalar dilerim.
Ilk kez okuduğum bir kitaptan sonra ne yazsam diye düşünüyorum. Rüya içinden çıkmışım, hem okumuşum, hem okumamışım gibi tuhaf bir halim var. Ziyadesiyle etkilendiğim bir roman. Ölmeden önce okunması gereken 1001 kitaptan bir tanesi, Kör Baykuş. Sanırım az da olsa anlaşılmıştır bu tanımdan kitabın kalitesi. Kurgu, konu, anlatım tarzı, tasvirler... Gerçekten hem ürkütücü hem hayret veren bir kitapla karşı karşıyayız. Uyku ve uyanıklık halinde geçen fakat her şey gerçekmiş, yaşanmış gibi hissettiren hatta bazen kafanızın karıştığı zor bir akış. Defalarca okuyup her okuyuşta farklı bir anlam çıkarılabilecek İran Edebiyatının önemli bir eseri. Farklı bir tarzda anlatılmış, insana dokunan yaşamın kısa bir kesiti. Okunmalı. Ama sadece bir kez değil. :)
16 hikayeden oluşan adını ilk öyküsünden almış Sabahattin Ali kitabı...
İçinde en beğendiğim hikaye olan aynı zamanda kitaba ismini veren Değirmen, gerçek sevgi ve fedakarlığın kanıtı. Yaşadığımız dönem şartları o kadar kötülük ve çirkinlikler barındırıyor ki kısa bir hikaye bile kendine hayran bırakıp mutlu edebiliyor insanı.
Değirmen dışındaki diğer hikayelerinde ortak konusu aşk. Her karakterden öğreneceğimiz bir şey var bu kitapta. Her biri bambaşka hikayeler anlatıyor, yepyeni dersler veriyor. Bunların yaninda dönem şartlarını da tarafsız bir şekilde sunan Sabahattin Ali bize o yıllardan ipuçları bırakıyor.
Okunması gereken, bir solukta bitirebileceğiniz, her türlü duygunun biriktiği Türk Edebiyatının önemli eserlerinden Değirmen...
Tavsiye ettiğim, okunması gereken bir kitap.
Sinan Canan'ın okuduğum ilk kitabı. Hocam vesilesi ile tanıştım bu kitapla. Ilk başlarda biraz ön yargılıydım, özet fizyoloji kitabı diye düşünüyordum fakat okudukça beni içine alan konusu ile deneyleri ile bu ön yargımdan kurtuldum. İsminden de anlaşılacağı üzere kitabın konusu beyin. Sinan Hoca 350 sayfa yazmış ama beyni anlatmaya bu sayfalarda yetmemiş gibi... Öyle gizemli, ilgi çekici bir organ ki... Her şeyin başladığı ve her şeyin sonlandığı, hayatımızın ''akışını'' (kitabı okuyanlar neden bu kelimeyi özellikle belirttiğimi anlayacaktır) belirleyen vücudumuzun en önemli unsurlarından biri. Belki de en önemlisi. Gerçekten beyin hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsak, kafamızın içinde neler döndüğünü merak ediyorsak gayet açıklayıcı, öğretici bir kitap. Anlatılanların deneylerle desteklenmesi de büyük bir avantaj. Böylece insanın aklında daha kalıcı oluyor. Beynimizi tanımak, nasıl işlediğini az da olsa öğrenebilmek, önemini anlayabilmek için mutlaka okunması gereken harika bir kitap. Bu kitabı okuduktan sonra gerçekten bir şeylerin daha iyi farkına varacağız, emin olun.
Dostoyevski... Mektuplardan oluşan kitaplara ne kadar ön yargılı olsam da bu ön yargımı bir kez daha yıkıldığı bir kitapla karşı karşıyayım. Her mektup o dönemin şartlarını, karakterlerin dolu dolu her anını bize anlatıyor. Her karakterin kendisine ait bir hikayesi var. Bu karakterlerin bir kısmı, büyük insanlığın, iyiliğin, fedakarlığın, merhametin, iç dünyasını bizimle paylaşırken; diğer kısmı küçük, insancıkların, bazen duygusuzluğunu, kötülüğünü, yoksulluğu, sefaleti yansıtmaktadır. Bizler elimizde onlarca imkana sahip olmamıza rağmen en ufak bir şeyi paylaşmakta, fedakarlık etmekte o kadar zorlanırken, o sefalette, hastalıkta değer verdiği insan için elindeki son parayı, sefaletten ölmek üzere olmasına rağmen karşısındakine vermesi beni son derece etkilemekle beraber bizlerin ne kadar bencil olduğunu gösterdi. Bu kitaptan almamız gereken çok güzel dersler var, sadece okuyup geçilmemeli. Acı, sefalet, merhamet, utanç, çokça sevgi bolca fedakarlık... Her duygunun hakim olduğu bu kitabın herkesin gerçekten anlayarak, ders çıkararak okumasını tavsiye ederim.
Kitaba başladığımda bu kitap beni ağlatır demiştim. Hem ağlatan hem de bazı yerlerde beni güldüren bir kitap olarak getirdim sonunu. Yazarın okuduğum ilk kitabı olan Büyük Umutlar, büyük hayalleri olan küçük Pip'in macera dolu hikayesini anlatıyor. Romanda geçen her karakter kitabın sonuna doğru birbirleriyle bağlantılı hale geliyor ve bazı noktalarda şaşırtıyor. Açıkçası her karakterin bir olaya bağlanması ve diğer karakterlerle olan yakınlığı benim en çok beğendiğim nokta oldu. İçinde birçok hayat dersi barındıran bu dünya klasiğinin dili sade ve okunması çok kolay. Bölümlere ayrılmamış olması hızlıca okunmasını, akıcı dili kitabın rahat okunmasını sağlıyor. Tavsiye edebileceğim, okurken kendinizden, hayattan birçok şey bulabileceğiniz güzel bir roman.
Merakla okuduğum Türk klasiği olan İntibah, dönemin kadın erkek ilişkilerini anlatırken olay örgüsüyle sizi tamamen içine çekiyor. Romanın ilk kısımlarında betimleme fazlalığından sıkılsam da bir süre sonra alışıp kitabın özelliğinin o olduğunu anlayıp olay örgüsüyle ilgilenmeye başladım. İlk edebi romanımız olan kitapta, imkansız bir sevda peşine düşen kahramanımızın başına gelen felaketler özgün bir şekilde kaleme alınmış. Diğer aşk romanlarına kıyasla daha ilgi çekici olan İntibhah'ta sanki bu olaylar bizlerin başına gelse aynı romandaki gibi işlerdi dedirtiyor. Bu yüzden ilgimizi daha çok çektiğini düşünüyorum ve okumanızı tavsiye ediyorum.
Bir insan nasıl bu kadar her şeye hakim olup düşüncelerinin çoğunu kabullendirtmiş olabilir? Nasıl her konuda bir şeyler düşünmüş bunları gizlemeden yazabilmiştir? Bunları yapabilmesindeki en büyük sebebin felsefe eğitimi almış olmasından geldiğini düşünüyorum.Her türlü konuya değinilmiş bu kitapta, onayladığınız onaylamadığınız birçok nokta olacaktır.Ama önemli olan kitabın bize düşünmeyi hatırlattığıdır. Düşünüyoruz ama neyi?Günlük hayatta gördüğümüz, basit davranışlarımızın aslında ne kadar derin şeyler olduğunu bu kitabı okuduktan sonra anlayacaksınız yani en azından benim için öyle oldu. İnsan bu kitabı okurken aktif kalıyor. Hem okuyor hem düşünüyor yeri geliyor empati kuruyor.''Ben bu konu hakkında daha önce ne düşündüm? Bu konudaki fikrim ne?'' diyerek kendini sorgulatıyor kişiye.Hem kendinizden hem zıt görüşlerden denemeler göreceğiniz bu kitabı okuyun fakat ama okuduktan sonra kenara atmayın, düşünün, bu kitap baş ucu kitabınız olsun. İyi okumalar.
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Çeşitli hikayeler barındıran kitapta, anlatılan öykülerin çoğunluğu ütopik tarzda. Bazı geleneksel davranışları, toplumda kabul görmüş bazı yanlışları eleştiren yazarın en beğendiğim öyküsü: Yerli Filmlerle Büyümüş Kız Çocuklarından Biri. Gerçeklik ve ütopyayı birleşmiş bu hikaye kitabı kolayca okuyabilirsiniz. Okuması rahat ve zevkli. Her yetişkinin okuyup empati kurması gereken, ''Acaba böyle olsaydı nasıl olurdu?'' dedirten bir kitap.
Uzun zamandır okumayı ertelediğim, ön yargıyla beklettiğim bir kitaptı.Ön yargımın tek sebebi romanın mektup şeklinde yazılmış olmasıydı.Sonradan fark ettim ki, mektup şeklinde yazılmış olması roman işleyişine herhangi bir dezavantaj katmamış tam tersine okuma kolaylığı sağlamış.Genç Werther'in duygularını, acılarına ortak olduğumuz bu romanda kendimizden birçok şey bulabiliriz.Mutlu sonla biten aşk romanlarının aksine bu kitap gerçekliktir.Diğer aşk romanlarına göre daha fazla beğenilme sebebi de belki de budur.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121.7k okunma
Steinbeck'in Nobel ödülü almış kitabıdır,bu kitabı okumamın da en büyük sebebidir. Nihal Önol'un çevirisi ile elimize ulaşmış eserde Henry Morgan'ın denizcilik anılarını okuyoruz. Küçük yaşta denizciliğe, korsanlığa ilgi duyan Henry'nin birçok başarısına şahit oluyoruz. Ne kadar başarılı olsa da içinde hep bir şeyler eksik kalan Morgan kitap sonunda beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. İsterdim ki denizcilik hayalini gerçekleştirdiği gibi Elizabeth ile de tekrar buluşabilsin, ailesini tekrar görüp başarılarını anlatsın, Flower'a verdiği sözü yerine getirsin. Hayata gözlerini yumarken mutlu olsun. Belki de böyle bir son olsaydı Nobel ödüllü alamayacaktı. Kim bilir?
