Pek fena dalgınım şu sıralar Olric! Yolda yürürken tökezlemekten, başıma bir hâl gelmesinden endişe ediyorum mesela. Dalgınlık illeti bırakmıyor yakamı. Gülüp mutlu olduğum ortama bir anda kara bulutları çekiyorum. Ruh hâli denen şey bı bende dengesiz sanıyorum. Ne biçim şey yahu!
Hayatta ne tâlihsiz ne bedbaht anılar biriktirmişim öyle. Hepsi birbirinden habersiz... Bazen kendim de arıyorum bütün şanssızlığı, reçine gibi üzerime yapışmış sanki.
Özledik Olric! Şu yaşımda eskiye deli gibi hasretim. Çocuk aklımla ne çok şey biriktirmişim hafızamda. Şimdi hepsi burnumda tütüyor. Sabahın ilk ışıklarında birbirini tanımayan iki ihtiyarın seslerini, ara da cıvıldaşan kuşları ,belli belirsiz ışıyan güneşi.... Artık kuşlar...
Ne var ki rica etmek de Olric!..
Ne kadar da kabalaşmış bir dünya da yaşıyoruz. Gönlüm hiç razı değil kırılan kalplere. Azarlamak,emeretmek sadece acîz insanların işi. Belki de oyunu baştan kaybettik. Önde gelenler rica etseydi bizde kinimizi bı aşağı da olanımızdan çıkarmazdık öyle değil mi?