“İnsan demek bu demek. Bir duvar yapmak, bir ev, bir baraj kurmak, ona insan’dan bir şey katmak, o duvardan, evden, barajdan da insan’a bir şey almak.”
“İlerde belki yaşayacağımız bin hayat var daha. Ama her birinin sırası geldiğinde, bir tane olacak karşımızda. Şimdiden kalkıp hepsine birden varmaya kalkarsam çok fazla olur.”
Ama… nasıl bir cesaret bu böyle? İnsan nasıl olur da kendi türüne böyle güven ve inanç besler? İnsanoğluna bu tür inancı öğretecek öyle az şey oluyor ki dünyada.
“Aynı yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar; tekrarın tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan, aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin, aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı.”
“Bunca yıldan beri hep akıllı davranmanın yorgunluğu çökmüştü omuzlarına; ölçülü olmanın, başarmaya çalışmanın ve içinde köpüren binlerce arzuyu bütün bunların gerisine atmanın yıllanmış bıkkınlığı gelip yüz çizgilerine oturmuştu. O anda kendi ağırlığıyla ezilen yorgun bir böcekti sanki”