Buğday proteini, narin bağırsak duvarındaki geçirgenliği düzenleyen (zolulinler) işlevlerini bozar ve istenmeyen proteinler kan dolaşımına girer.Giladin buğday proteinleri, hırsızlar kapıları açmakta yararlandıkları ve istenmeyen misafirlerin içeri girmesine izin veren maymuncuklara benzer. bunun dışında maymuncuk işleri Gören ve bağırsakları bozma yeteneğine sahip az şey vardır. bağırsak geçirgenliğini bozan bir diğer şey ise kolera dizanteri gibi hastalıklara sebep olan bulaşıcı mikroplardır. Aradaki fark,kolera veya dizanteri'ye mikroplu yiyecek ve içecekler yol açarken buğdaydan kaynaklanan birçok hastalıklara güzelce paketlenmiş ekmek veya kekler sebep olur. Dr.William Davıs / Buğday Göbeği, S,110 | Pegasus Yayınları
Sayfa 110 - Pegasus Yayınları
Asgari geçim haddi toplumsal saadet ve ekonomik ilerleme açısindan başka sonuçlar da doğurur. Bir kere asgari geçim rejiminde yaşayan insanlar kısa boyludur. Habsburg ordusuna yazılmış İtalyanların ortalama boyu, gıda rejimleri ekmekten polentaya geçtiğinde 167 cm'den 162 cm'ye düştü, 18. yüzyılda Ingiliz askerlerinin boyu ise tam tersine, daha iyi beslenmeleri neticesinde ortalama 172 cm'ydi. (Günümüzde erkeklerin ortalama boyu ABD, Ingiltere ve İtalya'da 176-178 cm iken Hollanda'da 184 cm'"dir.) İnsanların boyları gıda eksikliğinden kısaldığında, yaşam beklentileri düşer ve sağlıkları inişe geçer. İkincisi, asgari geçim haddinde yaşayan insanlar daha az eğitimlidir.
Reklam
Beyu'l-îne şöyle yapılır:
Bir kimse başka bir kimseye, bir malı, belirli bir miktarda paraya (mesela 120₺'ye) belirli bir zamana kadar (mesela bir yıla kadar) satar ve malı müş- teriye teslim eder. Sonra parayı teslim almadan önce malı müşteriden önceki sattığı miktardan daha az bir fiyatla (mesela 100₺'yle) satın alıp o parayı nakit olarak öder. Sonuç ise mal sahibi müşteriye tayin edilen zaman geldiğinde 120₺ teslim almak için nakit olarak 100₺ teslim etmiş olacaktır. bkz. Neylü'l-evtár, V, 319.
Kolera'nın insanları onar onar biçtiği bir şe­hirde sokakların manzarası yüreği cinsel kıskanç­ lıkla parçalanan bir tek insanın görüntüsünden da­ha az acıklıdır. Çünkü ötekilerin acısını dindirme­ ye ölüm yeter. Berikinin acısını dindirmeye ise ölüm yetmez, çünkü o başka elierin okşamasına terkettiği sevgilisinin anısını mezara bile götüre­ceğinden korkar.
Aurelius'un öğrendikleri
lütufkâr mizacı öfkeden uzak durmayı yiğitliği mütevazılığı
Hikmet olarak tefekkür, bir şeyin nedenini ve gelir ilkesini ortaya koyar."Nasıl"dan önce "neden" sorusunu cevaplar çünkü "neden" sorusu, bütün sorunların başıdır. Aristoteles'ten Kindi'ye oradan Farabi ve İbni Sina'ya uzanan dizgide "ilk felsefe"nin amacı da bu neden sorunun sonu cevaplamaktır."Bir şey neden şöyle değil de böyledir?"sorusu, vardık (yani "Var mıdır? ")sorusunu takip eder ve en az bir şeyin varlığın ortaya koymak kadar önemlidir.Hatta gündelik tecrübelerimiz açısından ele aldığımız" Neden" sorusunun varlık sorusundan önce geldiğini söyleyebiliriz Zira hissi müşterek düzeyindeki algılarımızda şeylerin varlığını zaten bir veri olarak kabul ederiz.Ancak var olduğunu kabul ettiğimiz şeyler hakkında "neden, niçin, nasıl..."sorularını sorarız.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.