beth'im
sabırla bekliyor gölgede
kutsal ışığın gelişini,
huzur dolu yüce varlığı
kutsuyor kederli yuvamızı.
halini kabullenerek ayak bastığı
derin ve kederli nehrin kıyısında
tüm fani hazlar, umutlar ve kederler kırılıyor dalga dalga.
tüm kaygılar ve ihtilaflardan azade, ellerimden uçup giden kardeşim, yaşamını güzelleştiren erdem
İblise bile ad takan ådem, kendi soyunu mu azade edecekti?
Ademi kendisi yapan da yine diğer ademlerdi. Öteki berikinin yaptığı isek, nasıl özümüzden bahsedebilirdik.
Yeryüzünde her insanın ismi başka başka ağızlardan birçok defa söylenirdi elbet. Fakat bunlar çoğu zaman dilden gelen ve kulakta biten seslerden ibaret olarak kalırdı. Ama bazen öyle biri çıkagelir ve öyle bir zikrederdi ki bu ismi, hem söyleyenin, hem de işitenin içini titretirdi. Çünkü bu zikir dilde değil yürekte başlar, kulakta değil yine yürekte biterdi. Dilden azade olup onun getirdiği bütün kirlerden arınır, salt bir kalp sesi olarak ve artık söyleyen ve işiten ayrımı da yapmadan, iki yürekte birden tınlayıp dururdu. Bir insanın ismi anlamına kavuşunca, ruhu da hayalet olmaktan kurtulur, mabedi olan bedenine çekinmeden yerleşir ve aynası olan gözlerde ışıldamaya başlardı. Her insana nasip olmazdı belki bu ama, buna kavuşmak biraz daha yaşamak demekti... Kaybetmekse biraz daha ölmek...
Emekli olmak - eskiden bu kelime ürkütüyordu beni; bana gereksiz yiyiciler için kullanılan bir eşanlamlı sözcük gibi geliyordu, ve her gün ve gece tembellik edecek olma düşüncesi korkutuyordu. Ama haksızmışım, şimdi bildigim üzere. Bazen zaman bana biraz uzun gelse de, hiçbir zaman rahatsız edecek kadar uzun gelmez. Ve ne kadar hoştur, bağımsız ve mesleksel sorumluluklardan azade olmak.