Bazen de bir sabah gözlerimizi, karanlıkta gönlümüze göre yeniden tasarlanmış bir dünyaya açmak için çılgınca bir istek duyarız; her şeyin yepyeni biçim ve renklere büründüğü, değişip dönüşebilen, sırlarla dolu, geçmişe dair hemen hemen hiçbir iz taşımayan, her tür bilinçli yükümlülükten ve pişmanlıktan azade, sevinçli anıların hüzünlendirip mutlu anıların acı vermediği bir dünya.
Sayfa 152 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Hayalini kurduğu şey onun ruhuna sahip olmaktı, her türlü kalabalıktan azade, zihninde belirli bir biçime sokamadığı özgür bir ruh yoldaşlığıydı."
Sayfa 33 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Arzulardan azade bir zihin güçlü bir kale gibidir. Zira insanın sığınabileceği daha sağlam ve güvenli hiçbir yer yoktur. Bunu anlamayan cahilin tekidir, anlamasına rağmen ona sığınmayansa bedbahttır..."
Muhteşem rüyalardan azade ömürlerimiz anlık rüyalar gibi hızla akıyor.
Zira daha doğmadan evvel anası, onu tüm bağlardan azade kılarak adamıştı Rabbine. Adanmak, bağsızlıktı Hz. Meryem için.
Sayfa 264
Gel hemşerim, güneşe karışalım Geceden ve hüzünden azade Bize yalnızlığını versin Herkes, daha ziyade Uykusu bal gibi tatlı Yüzünde gezelim, yorgun bir fakirin Kanını emelim alnında Ölüm hakkındaki fikrin Biz, insanlara ve eşyalara hayran Biz, her zaman kovulmuş Ceddi, şahinlere, kartallarla beraber Bir lahza kuş! Küçük hayatımızda bulunmaz Kin, gurur Küçük hayatımızda ve bir cam üstünde Aydınlığın rüyası bulunmaz
Reklam
" Fakat zavallı, sersem bir köylü çocuğu olan ben, nasıl olur da en seçkin ve bilge erkeklerin her gün içine düştükleri o muhteşem çelişkiden azade olabilirdim ki ?"
Sayfa 185Kitabı okudu
"Sadece görmeyi tercih ettiklerine bakıyor ve hep iyiyi görmeyi seçiyor, böylece her dürtüsel olarak, herhangi bir çaba göstermeden bayağlıktan, kabalıktan azade kalıyordu."
Sadece görmeyi tercih ettiklerine bakıyor ve hep en iyiyi görmeyi seçiyor, böylece dürtüsel olarak, herhangi bir çaba göstermeden bayağılıktan, kabalıktan azade kalıyordu.
Sayfa 11 - TÜRKİYE İŞ BANKASI Kültür YayınlarıKitabı okuyor
PASCAL'DA OYALANMA KAVRAMI Bütün bu felsefelerin ortak bir kusuru vardır: Hayatın insan aklı tarafından düzenlenebileceğini varsayarlar. Buna göre akıl, yaşanabilecek kayıplardan, zarar ve ziyandan azade bir yaşam biçimi tasarlayabilir ya da bu mümkün olmuyorsa da duyguları kontrol ederek, yaşanacak her türlü kayıp, zarar ve ziyana göğüs gerebilir. Gerçekte ise ne yaşama biçimimizi ne de duygularımızı bu şekilde kontrol edebilmemiz mümkündür. Yaşamımızı rastlantılar, duygularımızı ise bedenimiz şekillendirir. İnsan hayatının ve felsefenin büyük bir bölümü, bu gerçek karşısında kendini oyalama çabasıdır. Oyalanma, on yedinci yüzyıl biliminsanı, mucidi, matematikçisi, dindar düşünür Blaise Pascal'ın yazılarının ana temalarından biriydi. Filozof bu kavramı şöyle tanımlıyordu: Oyalanma. İnsan ölüme, sefalete, cehalete çare bulamadı- ğından, mutlu olmak için bunları hiç düşünmemek gerektiğine karar vermiştir.
Reklam
Güçlü tutku eleştirel aklın uyan­masını engeller, ama tutku nesnesinin iradi eleştiriye tabi tutulması mümkün olursa, tutku yok olma tehlikesiyle kar­şı karşıya kalır. İyi bulunmuş saçma gerekçelerle dışarıdan en iyi tahkim edilmiş tembelde bile, çalışma mutluluğunun aylak bir yaşam karşısındaki üstünlüğünün kanıtları çarpıcı biçimde gözler önüne serildiği anlarda çalışmaya koyulma şevki görülür: İşte bu anlar daha sonra pişmanlıktan azade bir tembellik yaşamını imkansız kılar.
Babam akıllı, basiretli bir adamdı. Sonumun neye varacağını önceden gördüğü için bana çok ciddi uyarı ve nasihatlerde bulundu. Bir sabah, çekmekte olduğu damla hastalığı yüzünden dışarı çıkamadığı odasına çağırdı beni. Ve çok yumuşak bir dille öğütler verdi. Salt macera isteği dışında hangi sebeplerle baba evinden, doğup büyüdüğüm, rahat, mutlu bir hayat sürebileceğim, mal mülk sahibi olabileceğim vatanımdan ayrılıp gitmek istediğimi sordu. Ancak umutsuz insanların ya da çok büyük servet sahibi olmak isteyenlerin, alışılmışın dışına çıkıp uzak diyarlarda macera ve şöhret peşinde koştuklarını söyledi. Böylesi bir tutumun benim gibi birinin ya çok üstünde ya da çok altındakilere has bir şey olduğunu; benim için en uygun olanın ise vasat yani orta yolu tercih etmek olduğunu söyledi. Uzun tecrübeleri sonunda dünyadaki en iyi, insan mutluluğuna en uygun yaşama tarzının, bu orta yol olduğunu; böylece alt tabakadakilerin ağır çalışma ve yaşama şartlarından uzak kalabileceğim gibi üst tabakadakilere özgü gurur, kibir, lüks, ihtiras ve hasetten de azade olacağımı ifade etti. Bu mutluluğun değerini anlamak için şu tek şeye bakmak bile yeterliydi: Böyle bir hayat bütün insanların imrendiği hayattı; Krallar, büyük şeyler yapmak için yaratılmış olmalarının can sıkıcı sonuçlarından yakınıp dururlar ve de iki aşırı uç; süflîlik ile büyüklük arasında bir yerde olmanın özlemini çekerlerdi. Âkil insanlarsa ne fakir, ne de zengin olmayı isterler, sadece ortalama bir yaşam tarzına sahip olmanın gerçek mutluluk olduğunu bilirlerdi.
Eğer, duygu ve idrakten neredeyse azade bir hayat hakiki mutluluk demek olsaydı mutluluğun varlığıyla yokluğunun eşit olması gerekirdi. Hissedilmeyen ve idrak edilmeyen bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında ne fark vardır? Kendimizi helak edercesine arkasından koştuğumuz mutluluk Anka'sı acaba gerçekte yok mudur?
Hayalini kurduğu şey onun ruhuna sahip olmaktı, her türlü kabalıktan azade, zihninde belirli bir biçime sokamadığı özgür bir ruh yoldaşlığıydı.
Arzulardan azade bir zihin güçlü bir kale gibidir . Zira insanın sığınabileceği daha sağlam ve güvenli hiçbir yer yoktur . Bunu anlamayan cahilin tekidir , anlamasına rağmen ona sığınmayan da bedbahttır .
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.