Elif Demir

96 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet
7.8/10 · 28.5k reads
Reklam
Her sözcüğü tekrarlamak zorunda, kekeme biri gibiydi ölüm; tıpkı şiiri bitirince gene baştan başlayan biri gibi.
Hayat, soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir, yıpranır bu maske. Tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklarlar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler, ama yaşlandıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde, ve bu da pek çabuk eskir, o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya.

Reader Follow Recommendations

See All
Ben ki henüz yaşadığım dünyaya bile alışamamışım, bir başka dünya neyime yarardı benim? Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.
Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler.
Reklam
Ben sadece uzak ve biçare bir seyirciydim, onlarla aramda derin bir uçurum açılmıştı, anlıyordum. Bugün boştu kalbim ve çalılar bitkiler o zamanlardaki büyülü kokularını yitirmişlerdi, anlıyordum. Servilerin arasında boşluklar, fasılalar belirmiş, tepeler kavruklaşmıştı. Ben eski ben değildim; çağırsaydım getirseydim de konuşsaydım onunla, duymaz anlamazdı beni. Yüzü eskiden tanıdığım bir adamın yüzü olurdu da benim yüzüm olmazdı, benim bir parçam bile olmazdı.
Şimdiye kadar tasarladığım haliyle dünya, değerini yitiriyor, geçersizleşiyordu; gecenindi söz; dünyanın yerine gecenin karanlığı hüküm sürüyordu' (bana öğretmemişlerdi geceye bakmayı, geceyi sevmeyi).
Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep.
Hem sonra daha nesine takılıp kalacağım bu dünyanın? Hayat denen şeyden el çektim, bıraktım, pekâlâ, gitsin elimden! Ben gidince de, adam sen de, kim isterse okusun benim bu kâğıt parçalarını. Ne gelecek umurumda, ne onlar. Yazıyorsam, yazmak ihtiyacı beni zorluyor da ondan.
O eski ressam, belki bin yıl önce, acıda çilede benim derttaşım değil miydi? Benim geçtiğim ruh hallerinden geçmemiş miydi? Ben ki şimdiye kadar kendimi yaratıkların en mutsuzu görüyordum, şimdi şimdi anlamaya başlamıştım: İnsanların, kemikleri çoktan çürümüşken, hücreleri belki mavi gündüzsefalarına karışmış yaşamaya devam ettikleri zamanlarda, şimdi şimdi anlamaya başlamıştım, insanların henüz tepelerde kerpiç kulübelerde oturdukları zamanlarda, aralarında feleğin hışmına uğramış bir ressam yaşamıştı; lanetlenmiş bir ressam, herhangi, benim gibi, mutsuz bir kalemdan ressamı belki. Şimdi biliyordum, o ressam da bir tutkuyla yanıp tutuşmuş, bir çift iri, siyah göz için, o da tıpkı benim gibi kendini yemiş, bitirmişti. Teselli bulmam için, bunu bilmek yetti bana.
Reklam
Bu yeryüzünde yaşayanların dünyasıyla hiçbir bağlantısı olmayan uçucu, sırça, rakik ruhu, kıvrımlı elbisesinden ona işkence eden gövdesinden yavaşça çıkmış, başıboş gölgeler dünyasına gitmiş, sanki benim gölgemi de beraber götürmüştü.
Gözlerinde, onun o siyah gözlerinde aradığım derin, ebedî geceyi buldum.
Fakat o pencere kapatılmıştı ve o, benim için bir demet taze çiçekti âdeta, çöplüğe atılmıştı.
Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.
517 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 44 days
Martin Eden
Martin EdenJack London
9.1/10 · 92k reads
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.