Cenazem mümkün olduğunca mahrem ve sessiz olmasını talep ettiğim bir törenle Windsor'daki St. George Şapeli'ne götürülme­lidir. Cenaze töreninin şatafatlı olmamasını hususiyet­le arzu ediyorum. Huzur içinde ölüyorum ve huzur içinde, bu dünyanın gösterişlerinden, debdebesinden azade olarak kabrime taşınmayı istiyorum.
Nesnelerin zamanlaması bizi içine çekiyor, durmadan iki ay evvelden yaşamaya zorluyordu. İnsanlar pazar günü ya da gece on bire kadar devam eden “müstesna alışveriş günleri”ne koşturuyor, sezon indirimlerinin ilk günü medya organlarına haber konusu oluyordu. “Avantajlardan yararlanmak”, “promosyonları kaçırmamak” tartışılmaz bir prensip, bir zaruretti. Alt katında hipermarketi ve koridorlar boyunca dizili mağazalarıyla alışveriş merkezleri, bıkmadan usanmadan nesneleri hayranlıkla seyretmenin, iri yapılı, kaslı güvenlik görevlilerinin koruması altında şiddetten azade, rahat, huzurlu keyif mekânları, varoluşun başlıca mekânı haline geliyordu. Büyükanneler torunlarını oraya götürüp yapay ışıklandırma altına yerleştirilmiş samanların üzerinde sergilenen keçileri, tavukları gösteriyordu; tavukların yerini ertesi gün Breton spesiyaliteleri ya da kolonyal tarihi anımsatarak Afrika sanatı adıyla pazarlanan seri imalat ürünü takılar ve heykelcikler alıyordu. Gençler, özellikle de başka herhangi bir toplumsal imtiyaz aracından umudu olmayanlar için, kişisel değerler giyim kuşam markalarına emanetti, L’Oréal, çünkü ben buna değerim. Bizlerse, tüketim toplumunun azılı karşıtları, kısa süreliğine de olsa yeni bir insan olma yanılsaması yaratan bir çift çizmeye duyduğumuz arzuya teslim oluyorduk, vaktiyle ilk güneş gözlüğüne, daha sonra bir mini eteğe, İspanyol paça pantolona tav olduğumuz gibi. Sahiplik duygusundan ziyade bu yenilenme hissiydi insanların Zara ve H&M reyonlarında peşine düştüğü, nesneleri zahmetsizce, çabucak elde etmek ekstra bir varoluş kazandırıyordu.
Reklam
tanımlamalar, tanımlanmamız
Çerçici… Koca İblis. Onun adı bu muydu? Değildi tabi. Bir adı var mıydı? Kim bilebilir ki? Nihayetinde, onu bu isimle anan onlardı; kendini gelip tanıtmamıştı kimseye. İblise bile ad takan Âdem, kendi soyunu mu azade edecekti? Bu İblisi Çerçici yapan kendileriydi. Âdem’i kendisi yapan da diğer âdemlerdi. Öteki berikinin yaptığı isek, nasıl özümüzden bahsedebilirdik?
İnsan doğmanın dertlerinden tümüyle azade görünüyordu. Çocuk sineğe özendi. Evde, okulda, sokakta, ikide bir büyüyünce ne olmak istediğini sorup duruyorlardı. Büyüyünce sinek olmak istedi.
Sayfa 213 - Hep Kitap
YARABBİ, NE BÜYÜK İŞKENCE!..
- "Eşya ve hâdiseler karşısında ruhun "nasıl" tavrına karşı, akıl "niçin"lerle yaklaşır... "Nasıl" Büyük Doğu'dur; "niçin" de "İbda" diyorum, baygın ve savruk bir sesle... Hiçbir şey anlamadıklarını bilmenin şevksizliğiyle... Yarabbi, ne büyük işkence!.. Bir ân önce ne yapacaklarsa yapsınlar da, ruh aynama yansıyan ruhsuzluklarıyla yüreğimi çatlatan şu sersem sürüsünden azade olsam!..
Sayfa 19 - 1.Levha -Mit'ten Siyasî Şubeye, İBDA YayınlarıKitabı okudu
Duyma ve işitme engelli biri için
Sevgi ve nefret haykırışlarından azade bir dünyaya gelmişti. Hayatı boyunca ne söyleyebilmiş ne de işitmişti.
Sayfa 198 - Hep Kitap
Reklam
İdeal, damıtılmış bir iksirdir, kaynakları gayet zengindir, birçok duygu ve düşüncenin özüdür. Dolayısıyla seçtiğimiz idealin, kuvvetini gayet geniş kaynaklardan alması, âb-ı hayatla beslenmesi, geniş ve sağlam bir temel üzerine dayanması ve bu kadar genişliğiyle beraber müphemiyetten âzâde olarak gayet belirli ve keskin olması gerekir.
Gecenin gerçek dışı gölgelerinin ardından alışkın olduğumuz gerçek yaşam çıkagelir. Kaldığımız yerden devam etmek zorundayızdır; bıkkınlık verici tek tipleşmiş alışkanlıkların sürdürebilmesi için gerekli çabayı devam ettirme zorunluluğu omuzlarımıza çöker. Bazen de bir sabah gözlerimizi, karanlıkta gönlümüze göre yeniden tasarlanmış bir dünyaya açmak için çılgınca bir istek duyarız; her şeyin yepyeni biçim ve renklere büründüğü, değişip dönüşebilen, sırlarla dolu, geçmişe dair hemen hemen hiçbir iz taşımayan, her tür bilinçli yükümlülükten azade, sevinçli anıların hüzünlendirip mutlu anıların acı vermediği bir dünya.
Yaşama fazlasıyla tutku duymaktan, Umuttan ve korkudan azade olmuş, Kısacık bir minnettarlık hissiyle şükran duyarız Hangi tanrıya olursa olsun Hiçbir yaşam ilelebet sürmediği için; Ölüler bir daha asla dirilmediği için; En yorgun nehir bile, Denizin güvenli sinesine kavuşacağı için.
Bize hiçbir şey değişmemiş gibi gelir. Gecenin gerçekdışı gölgelerinin ardından alışkın olduğumuz gerçek yaşam çıkagelir. Kaldığımız yerden devam etmek zorundayızdır; bıkkınlık verici tektipleşmiş alışkanlıkların sürdürülebilmesi için gerekli çabayı devam ettirme zorunluluğu omuzlarımıza çöker. Bazen de bir sabah gözlerimizi, karanlıkta gönlümüze göre yeniden tasarlanmış bir dünyaya açmak için çılgınca bir istek duyarız; her şeyin yepyeni biçim ve renklere büründüğü, değişip dönüşebilen, sırlarla dolu, geçmişe dair hemen hemen hiçbir iz taşımayan, her tür bilinçli yükümlülükten ve pişmanlıktan azade, sevinçli anıların hüzünlendirip mutlu anıların acı vermediği bir dünya.
Sayfa 152 - Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları,17. basım, Mart 2023, İstanbul
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.