"2 Temmuz 1993 günü, Sivas’ta 10 bin insan, sekiz buçuk saat 'şeriat isteriz'
diye ulumuştur. Sekiz buçuk saat, Madımak Oteli’nde kapana sıkıştırılmış gibi, biz devleti bekliyorduk.
Ben bu devletin nasıl devlet olduğunu bilmeme karşın, hâlâ içimde şöyle ya da böyle bir devletin bulunduğu umudu
ve inancı vardı. Bu yüzden nasıl olsa kurtulacağımıza inanıyordum.
37 aydının cayır cayır yakılmasından
ve 60 insanın yaralanmasından sonra hemen hemen bütün gazeteler,
buna benim Sivas’taki konuşmamın
neden olduğunu yazdılar.
2 Temmuz günü, yani benim konuşmamın ertesi günü çıkan hiçbir gazetede benim Sivas konuşmam yoktu. Öyleyse nereden çıkarıyorlardı benim Müslüman Sivas halkını kışkırtıcı, İslamı küçültücü, aşağılayıcı sözler söylediğimi?
Yaşamımın hiçbir döneminde İslam dinini ve Müslüman dindarları küçültücü bir söz söylemediğim gibi, hiçbir inancı ve
inanç bağımlılarını aşağılamadım.
Ama kendimin dinsiz ve Tanrısız olduğumu da yadsıyarak ikiyüzlülük yapmadım, yalancılık yapmadım.
Benim Sivaslıları kışkırtarak bu toplu kıyıma neden olduğumu salt bu faciadan en çok sorumlu olması gereken
İçişleri bakanı söylememişti:
Aynı yalanı cumhurbaşkanı, başbakan,
ana muhalefet partisi genel başkanı da yineleyerek Türk ve dünya kamuoyuna yaydılar. Birey olarak hiç kimse tek
başına suçlu değildir. Suçlu, bağnazlara
ve köktendincilere derece derece ödün veren bütün hükümetlerdir.
En sonuncu hükümet en suçlu olandır."