Sen aziz şehrim,
Uykusuz yaşadığımı bilmelisin.
Bütün işçilerin
Saçak altında uyuduğu bir saatte,
Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan.
Sen aziz şehrim,
Ellerim gözlerim kadar benimsin.
Ve aziz şehrim,
Şu anda seni terk etmem için
Her şey tamam.
Gemi hazır, yelken fora.
Fakat neden,
Ölülerim bırakmıyor yakamdan?
Yaz gelmeden alev alev Korsika.
Yaşayan Ölüler diyarı. Sürgünler yuvası.
Uğranmayan bir çöl, despotluk gölgesi.
Yazı coşkusuz, güzü ürünsüz.
Burada ben Seneca bile ünsüz.
Neyse ki yıldızlar gökte, burada bile.
Onlar da bir gün yanacak kendi ateşleriyle.
Her şeyi yıpratır zaman.
Göl kurur, dağ çöker…
Her şey yok olmakta her an.
Ceza değil bu, yok olma kanunu böyle.
Roma Hukuku yetmez,
Doğa Hukuku da var.
Yapıcılıkla iç içe yıkıcılıklar.
Dünyamız da yok olacak bir gün.
Ve ben, Seneca, Korsika’da sürgün,
kimsenin okumayacağı şiirler yazıyorum.
Sana dönebilmek? İyimser bir dilek.
Dağılsın saçların, Roma şehrim, aziz hüznüm,
rüzgârla gönder bir görüntünü bana!
Yontulmadık ne bırakır zaman, sence?
Boş inanç belki ama, bence
büyük eserlere dokunamaz ölüm.
Sen aziz şehrim,
Uykusuz yaşadığımı bilmelisin.
Bütün işçilerin
Saçak altında uyuduğu bir saatte,
Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan.
Sen aziz şehrim,
Ellerim gözlerim kadar benimsin.
Ve aziz şehrim,
Şu anda seni terk etmem için
Her şey tamam.
Gemi hazır, yelken fora.
Fakat neden,
Ölülerim bırakmıyor yakamdan?
Gidiyorum doliyor içime deniz
arkamda kalmış elbisem kimsesiz
kocaman ağaçlarıyla aziz şehrim
beyaz bulutlar mahzun insanlar göreceğim
ve sen sakin gece en son sen
bütün bunlar bana seni hatırlatır neden