Şevval Dilara

Freuda bak sen bilimsellik desen var :P
Freud'a göre ahlaki olarak karşı çıkılan savaşların iyi yanları da olabilir. Bu bağlamda iyi savaş kötü savaş ayrımı yapan Freud, Türklerin ve Moğolların yaptığı savaşları kötü, Roma imparatorluğunun yaptığı savaşları iyi olarak nitelemektedir. Freud'a göre Türklerin ve Moğolların yaptığı savaşlar acı ve yıkım getirirken, Roma'nın savaşları barış hediye etmektedir. Bu bağlamda daha büyük birlikler oluşturarak, küçük yapıların kaba kuvvete başvurma ihtimalini ortadan kaldıracak hukuk düzenleri kurmak için yapılan savaşlar iyi savaşlar olabilmektedir.
Reklam
Attar reis
Gönlün âşinasından habersiz ise, sana ne söylersem söyleyeyim, senin için bir efsanedir. Sen serkeş gibi nâz içinde uyu da, ben sana tatlı tatlı masallar anlatayım. Attar sana güzel masallar söyledi. Senin de güzelce uykun gelmiştir, uyu.
Şiir söylemek eli boş olmanın delilidir.
Bir an olsun onun yolunda olsaydım, hiç böyle şiire dalar, manzumeler söyler miydim? Şiir söylemek, eli boş olmanın delilidir. Kendini aşikâr etmek ve kendini göstermek, cahilliktir. Âlemde sırtıma mahrem olacak birini görmedim. Bu yüzden bunları şiirimle söyledim.

Reader Follow Recommendations

See All
olmayacak şeylerle uğraşmaktan başka işi olmamak
Biliyor musun bu kadar hayıflanma ne için? Bir sinek, rüzgârla beraber yaşayamaz ki! Gölge güneşe kavuşmayı arzu eder, ama kavuşamaz. İşte sana olmayacak, gerçekleşmeyecek bir sevdâ! Bunun olmayacağı apaçık ortada. Ama onun olmayacak şeylerle uğraşmaktan başka işi yok ki!
Reklam
Ey yaratıcı Rabbim! Ben de senin yolunda zavallı bir çaresizim. Topal karınca gibi, senin kuyuna düşmüşüm. Bilmiyorum nereliyim, neredenim. Kimim ben, ben neyim? Varlıksız, bahtsız ve eli boş. Çaresiz, kararsız ve gönülsüz bir âşık
Daracık bir kapıda sıkışıp kalmışım. Zann içinde, aciz ve çaresiz bir hâldeyim. Çaresiz bir hâlde olan ben kuluna bu kapıyı aç da; yolda kalmış olan bendene bir inayet göster.
Deniz kenarındayım, ama denize ait olmadığımdan, ne yazık ki; dudaklarım kurur da ölür giderim Deniz hâlden hâle girip coştukça coşar, dalgalanır; fakat ben ondan bir katre bile içemem. Denizden bir katre su eksilecek diye, kıskançlık ateşinden yüreğim yanar, kavrulur.
Artık varlığını gün geçtikçe daha çok kaybettiğimi biliyorum. Çünkü varlığın hep yokluğunun kuşatması altında ve bu sürekli yineleniyor. Varlığının tadını çıkarırken de ıstırap çekiyorum. Eziyetli, zararlı ve sonsuz ıstırabımın farkına varıyor ve daha çok acı çekiyorum. Evime her gelişinde dışarıdaki yokluğun daha sakil geliyor bana. Yokluğunun yarattığı boşluğu doldurma telaşıyla varlığının da tadına varamıyorum. Bana geldiğinde şu an bana ait olan suyu dün yanımda olan sepetlere boşaltıyor gibiyim. Hep ahmaklığımdan.
Reklam
Çalışmam gereken saatlerde paçavralaşmış bir idrâkle baş başayım. O kadar çok "déception"la delik deşiğim ki belki bu somnolans hayatın bir müdafaası. Yalnız hayat kendini zekânın zararına da korumak ister. Şuurun kaderi, biyolojiğin umurunda değildir. Külçe gibi, leş gibi yaşamak da yaşamaktır. Şuurun her isyanı fizik varlığımızın muvazenesini tehlikeye düşürür. Şuuru isyan etmeyecek hale getirmek, maddenin yaşamak için gerçekleştirmek zorunda olduğu bir zaferdir. Cinnet reel'le ideal arasındaki uçuruma atılan bir köprü. Yani maddenin zaferi. Yok olmamak için asılınan bir dal.
İlim ve düşünce ayrık otu değildir. Belli bir iklimde gelişir.
Sana kalbimi yollamak isterdim, ama kalbim bende değil ki! Ben, hicranınla inleyen bir rebap. Baktım, göğsümde senin kalbin çarpıyor. Onu yollayamam.
Bildiğim şu: sevenler arasında her ketumiyet ihanettir. Ruhunu bir dağla çevrelemektir. Küfür, hakaret, hezeyan.. hepsi güzel, ekmek gibi bölüşülüyorsa. Samimiyet bütün buzları eritir, saklanmak artık sevişmemektir. Beraber ağlamayacak, beraber gülmeyeceksek niçin sevişiyoruz? Seni günahların, faziletlerinle kendimden bir parça saydığım için, şuurumun frenlerini kullanmaz oldum. Aklıma geleni söylüyorum. İstesen de, istemesen de, böyle olacak. Bir suç işler gibi saklanmak. Hayır canım, bütün öfkelerimi bilmelisin. Sen ruhumun ırmak ırmak boşandığı okyanus, sen kaynağım, sen mensabım.
Nihâyet karakter teşekkül etmiş şahsiyet, terbiye görmüş irade, uyanık bir şuur, fikir ve hareketlerine sahiplik ve prensip adamlığı mânâsına gelir ki, bunu Türkçede "seciye" kelimesi ile ifade edebiliriz.
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.