Gizliden gizliye düşünmenin dışında, kendilerini hiçbir zaman ayrıksı ya da tuhaf olarak nitelemeye cesaret edemeyen kişilere göre özgürlük, çılgın, kaçık, çatlak, daha ciddi boyutlarda da, deli, anormal, dengesiz ve aklını oynatmış biri olma özgürlüğüydü. Bu özgürlüğü kullanma ayrıcalığı konusunda da bir hiyerarşi vardı. D koğuşundaki bağırıp çağıran, sabit bakışlı kişilere, başkaları “hasta”, kendileriyse “çılgın” diyordu. Yalnızca onların kendileri için “akıl hastası” ve “deli” gibi nihai tanımları kullanmasına karşı çıkılmıyordu. A ve B gibi daha sakin olan koğuşlar, her şeyin altüst edilmiş ölçeğinin daha alt basamaklarında yer alıyordu ve yalnızca daha hafif tanım biçimlerini kullanmalarına izin veriliyordu; kaçık, çatlak, üşütük gibi. Hastaların kendi kendilerine, söze dökmeden oluşturdukları bir kuraldı bu ve her hasta bu kuralı kimsenin açıklamasından yararlanmadan, kendiliğinden öğreniyordu. Kendilerini çılgın olarak niteleyen B koğuşu hastaları durmadan çalım satıyorlardı. Deborah bunu öğrenince, donuk gözlü, sert bir kadın olan Kathryn’in, kendisine “Sakin ol, sinirlenme,” diyen hemşireye tepeden bakmasının nedenini anlamıştı. Gülmüştü Kathryn. “Sinirli değilim ben; kaçığım!”