"A" şıkkı mı "B" mi?
Eğer Mephistopheles sizden şu ikisi arasında bir seçim yapmanızı isteseydi hangisini seçerdiniz? (A) İstediğiniz en büyük felsefi problemi öylesine kesin bir biçimde çözüyorsunuz ki söylenecek başka hiçbir şey kalmıyor (sayenizde alanın bir parçası sonsuza dek kapanıyor ve siz de tarihe adınızı yazdırıyorsunuz). (B) Öylesine baş döndürücü karmaşıklıkta ve çelişkilerle dolu bir kitap yazıyorsunuz ki gelecek yüzyıllar boyunca bu kitap mecburi okuma listesinde kalıyor.
Sayfa 380 - AlfaKitabı okudu
Okulda a, b, c, d şıkları arasına sıkışmış bir hayat sunuyorlar size. Tüm geleceğiniz a, b, c, d şıklarından hangisini seçtiğinize bağlı. Dört şıkkın arasına sıkışmış bir başarı sistemi. Okul bitip hayata atıldığınızda bir bakıyorsunuz hiç a, b, c, d şıkkı yok. Seçenekleri siz yaratıyorsunuz ve ürettikleriniz hiçbir zaman 100 üzerinden değil.
Reklam
B şıkkı diyorum, eminim, son kararım.
Bir insanın kırılacağını biliyorsan bir eylem sonucunda, o eylemden vazgeçmen mi gerekir, o eylemi o insanı kırmayacak hale getirmen mi gerekir, o eylemi gizlemen mi gerekir?
Sayfa 108Kitabı okudu
"Okulda a, b, c, d şıkları arasında sıkışmış bir hayat sunuyorlar size. Tüm geleceğiniz a, b, c, d şıklarından hangisini seçtiğinize bağlı. Dört şıkkın arasında sıkışmış bir başarı sistemi. Okul bitip hayata atıldığınızda bir bakıyorsunuz hiç a, b, c, d şıkkı yok. Seçenekleri siz yaratıyorsunuz ve ürettikleriniz hiçbir zaman 100 üzerinden değil. Tüm bir sistem sizi başarıya muhtaç hâle getirmek üzere kurulmuş durumda." Öde ve mutlu ol. Her gün başarınızı ölçecekleri yeni ürünler çıkarıyorlar. Her ürün birbirinden daha gelişmiş, daha karmaşık, daha tutkulu, cinsellik ve başarı dolu... Ne olduğu önemli değil, ütüye de cinsellik karıştırabilirler. Müzik seti satın almayla hayatta başarılı olmayı da birleştirebilirler. Başarıya daha az muhtaç olun..."
Sayfa 158Kitabı okudu
Okulda a, b, c, d şıkları arasında sıkışmış bir hayat sunuyorlar size. Tüm geleceğiniz a, b, c, d şıklarından hangisini seçtiğinize bağlı. Dört şıkkın arasında sıkışmış bir başarı sistemi. Okul bitip hayata atıldığınızda bir bakıyorsunuz hiç a, b, c, d şıkkı yok. Seçenekleri siz yaratıyorsunuz ve ürettikleriniz hiçbir zaman 100 üzerinden değil. Tüm bir sistem sizi başarıya muhtaç hâle getirmek üzere kurulmuş durumda. Öde ve mutlu ol.
Sayfa 220Kitabı okudu
Hangisi sizi daha zeki ve beyin hastalıklarına karşı daha dirençli kılar? A) Karmaşık bir bulmaca çözmek, B) Yürüyüş yapmak. Eğer cevabınız A ise şevkinizi kırmak istemem ama yine de size bulmaca çözmeye oturmadan önce kısa ve olabildiğince tempolu bir yürüyüş yapmanızı tavsiye ederim. Yani sorunun cevabı B şıkkı. Sadece hareket etmek beyniniz için herhangi bir bulmacadan, matematik denkleminden, macera kitabından, hatta düşünmekten daha yararlıdır.
Reklam
Aslında gençlere o kadar da kabahat bulmamak gerek, 'a' şıkkı, 'b' şıkkı gibi yanıtların yeterli görüldüğü bir sınav sistemiyle, konuşabilmeleri bile ne devlet!
Kitabin önsözü bile doyumsuz bir felsefe kokteyli
ÖNSÖZ Koridorları önceden çizilmiş bir labirentin içinde "istediği" yöne giden fareler gibiyiz. Eğer A, B, C seçenekleri verili ve sabit ise dilediğimiz şıkkı işaretlemeye "özgürlük" denebilir mi? Yatakları belirli olan nehirler "istedikleri" yöne akmış olurlar mı? Gelenek, kültür, coğrafya... Din, bilim, politika... Aile, okul, çevre... Global sistem... Her biri düşüncemizin etrafına görünmez çemberler çizer. Bilinçli ya da özgür kararlar aldığımızı farz ederiz. Aslında genelde olan, "gerçeklikleri" çoğundan bihaber olduğumuz öncüllerin üzerine oturtmaktır. Öyleyse başkalarının inşa ettiği bir binada, hangi katlardan geçeceği belli bir asansörde, "istediğimiz" tuşa basmanın bir anlamı var mı? 1. değil de 60. kata çıkma "özgürlüğünü" bir kenara bırakarak binadan firar etmek mümkün değil mi? Çoğu zaman yaptığımız, kuzeye giden bir trenin vagonlarında güneye koşup durmaktır. Peki, trenden insek? Ve başka bir güzergâh tayin etsek? Ya da kayığa geçmenin bir yolu var mı? Geçmiş, gelenek, kültür ve çağdan getirdiğimiz düşünsel trenlerin içinde iken başka türlü vasıtaların olabileceğini hayal etmek zor. Düşünsel özgürleşmenin önündeki en büyük engel "zaten özgür olduğumuz" yanılsamasına kapılmak. Dilediğimiz kata çıkar, dilediğimiz vagonda oturur, dilediğimiz yöne akar gibi gözükürken esasında sınırları belli bir alan= hapsolduğumuzu fark etmek zor.
Sayfa 11 - Tara kitapKitabı okudu
Önce kendini şifalandır ardından başkalarını...
İçinizden ne gönderiyorsanız, dışarıdan size o bir şekilde geri geliyor. Bu durumu kolaylıkla fark etmenizi, kabullenmenizi niyet ediyorum. Bunun B şıkkı yok! Bunu kendimde nasıl şifalandırdım? Karşımdaki insanın düşünceleri artık benimle ilgili daha olumlu olmaya başlıyor. **Ona baktığımda beni rahatsız eden her şeyin, aslında bende de olduğunu kabule geçtiğim andan itibaren bunu başarmaya başladım. Ben, bendeki huysuzlukları düzeltmeye başladığım anda, karşı tarafın benimle ilgili huysuzluklarını düzeltmeye başladığını fark ettim. Sana yapılmasını istediğin şeyi önce senin yapman gerekiyor.** İçten ve gönülden. Laf ola politik bir hareketle değil!
Mümin
Bir müminin kendisine bu sıfatı kazandıran özelliği göz önünde bulundurulduğu takdirde: a) ya Allah nezdinde makbul din olan Islâm'ı benimsemiş b) veya tamamını değil bir kısmını kabul etmiş c) yahut Allah'ın dininden başkasına sarılmıştır. - Eğer birinci şıkkı benimsemişse hakka teslim olmustur. - Şayet ikincisini kabul etmişse dinin tamamina değil bir kısmına sarılmış demektir, bu ise haktan uzak olan bir durumdur, hatta Allah böylesinin kafir olduğuna tanıklık etmiştir. (Aslında her kafir dinin bir kismini yerine getirmiş olabilir, fakat bununla mümin diye isimlendirilmesi mümkün görülmemiş.) - Eğer üçüncünüsünü benimsemişse (ilahi nizami altüst edip) müminlerin varacağı yeri cehennem olarak belirlemiş ve peygamberlerin insanlığa sundugu "kendilerine iman" ilkesini ortadan kaldırmış olur. Bunun yanında kendisi müslim vasfını elde edememiş ve Allah nezdinde makbul olmayan bir dinin sâliki durumuna düşmüş bulunur.
Sayfa 750 - İSAM YayınlarıKitabı okuyor
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.