Bektaşilik
“Bir zamanlar, padişahların bile hürmet edip destek verdikleri Bektaşilik, 19. yüzyıla gelindiğinde amacından çıkan yeniçeri ocaklarının kanlı bir şekilde ortadan kaldırılıp dağıtılması sonrası zor duruma düşmüştü. Yeniçerilerle bağı sebebiyle, etkilerinin azaltılması için bütün Bektaşi Tekkelerinin kapatılmasına karar verilmişti. II. Mahmud’un fermanı ile yüzyıllar boyunca devlete hizmet eden Bektaşilere reva görülen sadece bu olmamıştı. Bazı tekkeler başka tarikatlara devredilmiş, bazıları yıktırılmış ve bazıları da kapatılıp Bektaşi Babaları da Anadolu’nun farklı bölgelerine sürgün edilmişti. Bunun üzerine, inançlarını yaşamak, âdetlerini sürdürmek isteyen Bektaşiler, devletin merkezinden uzak olan Arnavutluk’u kendilerine yurt edindiler. Arnavutluk dışında Bosna, Yunanistan, Yanya ve Girit, Bektaşilerin inançlarını yaşamak için seçtikleri diğer yerlerdi. Bu fermandan sonra Anadolu’da özellikle kırsal dağlık bölgelere yerleşen Bektaşi Babalar; Kırşehir, Nevşehir ve ağırlıklı olarak Sivas topraklarına yerleştiler. Kurdukları ocaklarla Bektaşiliği yaşamaya ve yaşatmaya devam ettiler. 1925 yılında 677 sayılı Tekke ve Zaviyeler Kanunu yürürlüğe girdi. Bütün tekkelerle birlikte Hacı Bektaş merkez tekkesinin de kapısına kilit vuruldu. Bu arada Bektaşilerin Türkiye’deki önderi Salih Niyazi Dede, 12 Halife Baba’ya veda konuşması yapıp, başını alarak Arnavutluk’a göçtü. Kendisini dinleyenlere verdiği öğütse: ‘Başınızın çaresine bakınız!’, oldu.”