Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
beyza
beyza
@b4eyza
ingilizce öğretmenliği
24 Mayıs
497 okur puanı
Ağustos 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Jean Louis Fournier’i ölen eşinin ardından yazdığı Dul kitabıyla tanıyıp anında diline vurulmuştum. Yine eşinin geçtiği bir kitabını görünce alıp okumak istedim. İyi ki de okumuşum.
Kitap kendisinin gazeteye dul, ölümsüz eş arıyor diye ilan vermesiyle başlıyor. Bu ilana kimler yanıt veriyor bir bilseniz… Kleopatradan tutun caz müziğin efsanesi Ella Fitzgerald’a kadar, 20. yüzyılda sinemanın prensesi Audrey Hepburn’den sansasyonel yazar Françoise Sagan’a kadar. Kısacası dünya tarihindeki tanınan kadınlara yer vermiş yazar. Bilmediğiniz isimler de yanıt veriyor ilana ama yazar onlara metnin içinde kendilerini tanıtmak imkanı vermiş. Bir de eşi Sylvie’nin “öteki taraf”tan bu ilanlara verdiği hem komik hem iğneleyici yorumlar ver. En sevdiğim yerlerdi açıkçası. Yazar yine aralara eşi Sylvie ile anıları paylaşıyor sayfalar arasında ilanın yanıtlarına bağlı olarak. O kadar sıcacık hissettiriyor ki okurken elimden bırakasım gelmedi. Bir oturuşta rahatlıkla bitebilecek bir kitap. Dul’u okuduysanız kesinlikle öneririm.
Adından da anlaşılacağı üzere iki kitabın birleşimidir Evvelotel - Saklı. Kendisine 1989’da Yunus Nadi Öykü Armağanı’nı getiren Saklı kitabından sonra 2006’da Evvelotel kitabını kaleme alır Ayfer Tunç. Evvelotel’deki öyküler Saklı’daki öykülerin tema ve karakter bakımından tamamlayıcı kısımlarıdır. Yani Evvelotel’de okuduğumuz öykülerin diğer karakterler tarafından anlatıldığı kısım kitabın Saklı kısmı. Bu birleşimi okumak çok keyifliydi benim açımdan. Her iki kısma da şahitlik etmiş oluyoruz. Ayfer Tunç’un kitapta kullandığı tekniğe gelirsek geriye dönüş anlatım tekniği kullanılmış yani hikaye şimdi başlıyor, geçmişe gidiyor ve yine şimdide bitiyor. Bu teknik akıcılık sağlamış bana göre. Öykülerinde yalnızlık, çocukluk travması, aile, umutsuz bekleyiş, terk etme gibi ağır konulara yer vermiş yazar. Kitabın okurkenki verdiği yaşanmışlık hissi beni kitaba bağlayan unsurlardan biri. Öyle ki favori öykümü seçemedim, hepsi birbirinden etkileyici. Ayfer Tunç zaten en sevdiğim iki yazardan biri. Bu kitap ile kendisine ayrı bir bağlandım. Öykü severlere şiddetle tavsiyemdir.
Oscar Wilde’ın ilk ve tek romanı olma özelliğini taşıyan bir kitap Dorian Gray’in Portresi. Arkadaşlarının (biri de Andre Gide) “sen öykü ve tiyatro yazarısın, roman yazamazsın” diye girdikleri iddia sonucu odaya kapanıp 2 gün içinde yazmış bu eserini Wilde. Kitap aslında 3 karakter etrafında dönüyor: Ressam Basil, Lord Henry ve Dorian Gray. Wilde bu karakterler için: “Basil Hallward ben olduğumu sandığım kişidir; Lord Henry dünyanın ben sandığı kişidir; Dorian ise benim olmak istediğim kişidir.” der. Lord Henry için böyle söylemesinin sebebi kendisinin arkadaş ortamında anlattığı hikayeleri ve süslü aforizmaları ile meşhur olmasıdır. Aslında yazarın hayatına hakim oldukça hayatının kitapla olan benzerliğini ve kitaptaki karakterler ile söylemleri daha iyi anlıyoruz. Ayrıca kitapta çokça Shakespeare göndermesi var. Kitaptaki neredeyse her cümle altı çizilesi. Kitapta hazcılık ön planda hatta tüm romanın dönüm noktasını hazcılık belirlemiş bana göre. Dorian, Lord Henry’nin hazcı söylemlerinden o kadar etkileniyor ki bir noktadan sonra kendi sonunu getiriyor. Kitaptaki eşcinsellik ve hazcılık yüzünden kitap yayımlandığı dönem çok eleştirilmiş. Hatta yazar da o dönem eşcinselliği yüzünden çok eleştirilmiş ve bulunduğu çevrede arkasından konuşulmuş. Bu yüzden kitapta İngiliz toplumunu dedikoducu başta olmak üzere birçok yönden eleştirir. (bkz. s. 222-224) Bu kitap hakkında yazılacak o kadar çok şey var ki incelemenin kendisi en az bir kitap eder fikrimce. Okuyacaklara keyifli okumalar, çok seveceksiniz.
Okur Takip Önerileri
Kitap uzun zamandır okuduğum en keyifli ve akıcı kitaptı. Her paragrafta bol bol iç sorgulatıcı cümleler bulunuyordu ki çoğu zaman duraksayıp soluklanarak kendim de bu satırları düşündüm. Betimlemeleri de göze ve akla hitap ediyordu her şey gözümde canlandı. Hikayenin işlenişi de çok beğendim. Konudan sapmadan ama dediğim gibi düşündüren ve sorgulatan cümleler eklenerek olay akışı sağlanmış. Okurken hiç sıkılmadım. Herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap, ben mutlaka tekrar okuyacağım.
“Her şey sıfırın altında başlar. Kar maskeleri geçirildikçe başların etrafına, gerçek yüzler ortaya çıkar. İnsan, saklanınca kendisi olur. Kalın kumaşlara gömülünce çıplak kalır. Her şey sıfırın altında biter. Hayaller de, gerçekler kadar buz tozuna dönüşünce.”
Kitapta bazı bölümlere sayılar verilmiş ancak bu sayılar geriye doğru sayıyor. Yukarıdaki cümleyi okuduktan sonra yazarın neden böyle yaptığını anlamış oldum. Sıfır’a gelince olaylar, her şey açığa çıkıyor ve bir anlama kavuşuyor. Hakan Günday yine kalemini konuşturmuş ve bizlere de harika bir eser bırakmış. Ancak hatırlatmadan geçmeyeyim yazarın önce Azil kitabını okumanızda fayda var çünkü bu kitabın ana karakterini anlamak için ilk olarak Azil’e göz atmamız gerekiyor.
Hali hazırda psikolojik sorunları olan veya bunlara yatkın olan insanların ilgisiz ya da çocuklarının hayatında bile isteye bulunmayan anne babalar yüzünden bu rahatsızlıklarının nasıl tetiklenip gün yüzüne çıkarıldıklarını masalsı bir anlatımla kaleme almış Mine Söğüt. Yazarı iyi ki de bu kitap ile okumaya başlamışım. Kitap tadından yenmez ve bir oturuşta rahatlıkla bitirilebilecek bir kitaptı herkese tavsiye ederim.
