Aşık bir adam , iyi bir eş ve baba olarak Sabahattin Ali'yi tanımak... tüm samimiyeti ile sevdiği insanlar için her daim iyimser, mutlu ve umutlu olması için çabalayan düşünceli bir Sabahattin Ali görürüz mektuplarda.... .zamanla derinleşen geride bıraktığı ailesine duyduğu özlem, merakı ve sevgisi de mektuplarında hissedilmektedir.
beraberinde yayın hayatı , parasal sıkıntıları, hapishane günleri de mektuplarda geçen konulardır.
Sabahattin Ali'nin ölümünü düşününce bir kere daha üzülüp , bu güzel insanı ne erken kaybetmişiz meğerse....
Bir kızın baba sevgisi eksikliği, o kız büyüyünce daha iyi anlaşılır. Babasının önceliği olmayan bir kız başkasının da önceliği olamıyor. Ne kadar dik durursa dursun hep bir yerlerde kırgın, boynu bükük kalıyor.
Orgazm olma, erkeğe tümden teslim olma ve dolayısıyla yok olma anlamına geldiğinden, bazı kadınlar kendilerini bu doyumdan engelleyerek erkeğe yönelik sadist ve kendilerine yönelik mazoşist eğilimlerine doyum sağlarlar. Bir başka deyişle, orgazm olamamanın gerisinde kendine ve erkeğe yönelik bilinçdışı öfke ve düşmanlık duyguları bulunur. Bu, kadınların sık kullandıkları bir bilinçdışı öç alma yoludur. Olgunlaşmamış olmanın ve hâlâ ana-baba sevgisi beklemekte olmanın bir belirtisidir.
"Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar."
türküsünün acıklı hikayesi ;
Malkara köylerinden alındığı belirtilen türkünün filmlere konu olacak hikayesi şöyle:
'Çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kız vardır. Onaltıya yeni bastığında Zeynep'i köylerindeki bir düğüne gelen Ali isimli bir genç görür ve çok beğenir.
"Yüzünde çiçek açtırmadığınız insanların en son mezarında da çiçek açtırmayın."
Ben bunu yaşadım ve çokta sinir oldum. Yaşarken -kim olursa olsun- acısı ve yarası olduğunuz insanların mezarında size gözyaşı dökmek bile hak değil ki daha mezarına çiçek koymak? Hayırdır öldürdüğünüz mutluluklarını bir çiçekle mi kapatmaya çalışıyorsunuz?
Aşırı bir ana-baba sevgisi, erken bir şehvetlilik doğurabileceği, çocuğu “şımartacağı”, bir zaman süresince aşktan vazgeçmede ya da ölçülü bir aşkla tatmin olmada güçsüz kılacağından, zararlı bir hal alır. Ana-baba sevgisi gereksiniminde çocuğun doymaz görünmesi olgusu, sonraki bir nevrozun en iyi belirtisidir ve öte yandan, onlar büsbütün nevropat ana-babalar olurlar; bilindiği gibi, ölçüsüz bir sevgi eğilimindedirler, okşamaları ile çocuğun nevroza eğilimlerini uyandırırlar.
Kan bağı da önemli ama esas olan candan olması. Babayla kızın sevgisi çok güzel. Kadir Karaaslan babayiğit bir adam. Herkese sert olsa da ailesine karşı bir o kadar yumuşak. Asiye kendi ayakları üzerinde durabilen genç bir anne. Bir şekilde yolları kesişen bu iki gencin hayatları da birleşir. Kadir Asiye'ye eş, Emine'ye öyle güzel bir baba oluyor ki... Kendi kanından olmasa da Emine canından oluyor babasının. Baba kız ilişkisini ağzım kulaklarımda okudum. Bir insan böyle güzel sevebilir mi? Demek ki, sevebiliyormuş. Bütün kadınların güzel şartlarda yaşaması ve Kadir Karaaslan'ların çoğalması dileğiyle.
BABAMIN MİRASI
İnce belli bir çay bardağı başucumda kum saati
Her kum tanesi ömürden bir gün
Yetmiş iki yerden kırılır mı bir gönlün takati
Bir öncekinden acımasızsa her dün
Katli vaciptir beklenen bu son gün.
Bassana bağrına şu yaşlı başımı
Parmakların dolaşsın saçlarımda
Erkek adam nasıl ağlarmış görsünler
Ne fark eder ha altmışında ha
Cengiz baba dan Poyraz’a “ İnsan, evrende herhangi bir şeye karşı sadece sahip olma arzusu içinde ise, arzuladığı şeye ulaştığında o şey artık anlamını yitirir. Bir şeye sahip olma arzusu da çoğun zehridir.” Varlık ve yoksunluk sevgisini, tasavvufu, koşulsuz sevgiyi, insan psikolojisini ve daha bir çok konuyu kaleme alan yazar insan hayatına, çok farklı bakış açılarından dokunmuş. Gösteriş ve tüketim hastalığına yakalandığımız bu çağda herkesin kendinden mutlaka bir şeyler bulabileceği, yer yer tüylerinin ürpereceği bu kitap şiddetle tavsiye edilir.
Yani diyeceğim o ki; “ kıyısında dinlenebileceğiniz insanların sevgisi nimettir, israf etmeyiniz..”
Fiziksel görünüşe odaklanmamak iyi bir şeydi, bir sürü yönden. Ama babanın sana asla güzel dememesi, hatta öyle olup olmadığını bilmemekte kederli bir şey vardı.
Sayfa 188 - Yabancı yayınları/ Ivy LattimerKitabı okudu
Doğanın en güzel resmi, köyün kendine has hayatı ve düşmeyen ritmi ile hüznü ve sevgiyi kucaklayacağımız , samimiyetin gerçekte ne anlam ifade ettiğini anlayacağımız, modern dünyadan bir anlığına bile olsa uzaklaştıracak, özlem dugusuyla okuyacağınız ve yazarımızın içsel yolculuğuna eşlik edeceğimiz ,yüreklere dokunacak bir hikaye ; Cemile Öğretmen , Nazlı ile , Neriman Teyze ve Ragıp ile güzel anlara eşlik etmek değerliydi...
Nazlı, doğduğu yaşadığı bu köyü çok seviyordu. Ama içinin bir köşesinde bu topraklara ait bir kızgınlık vardı. Buraya bırakılmanın, buraya terk edilmenin öfkesi vardı. Bir yanı ile aşkla bağlı olduğu bu köye bir yanı ile kızgındı. Ama bu köy Cemile Öğretmen için bir cennetti. Köyün Neriman Teyze'si, Nazlı'nın babaannesi idi. Anne sevgisin bilmezdi ama babaannesini de çok severdi... Baba sevgisi , onuda bilmiyordu Nazlı. Çünkü Ragıp sadece vicdan azabıyla yaşıyordu...
Bunlara rağmen , köyde yinede hayat vardı. Nazlı ve Cemile Öğretmen ile bu hayata dahil olmak ... Nice mavi kapılı evler , kapıları umuda açılan insanlar, çam ağaçları, köyü ortadan ikiye ayıran dere, hayvanlar, elleri nasır tutmuş dedeler, saçları kınalı nineler ,herşeyiyle bu küyün bir neşesi vardı...
Hayatın akan bir su gibi önüne çıkan her engeli sürükleme işlevi vardır. İnsan biraz sabır gösterse her dert görevini yerine getirip başka bir boyut kazandıracaktır...
Bu evlerinin kapısı maviye boyalı köy, içinde daha az öykü barındırarak devam edecekti yaşamaya. Azalan insanlara kapanan kapılar eklenerek...
Merhaba kitapseverler
#mavikapılıevler#gülkılıçkaya#roman#okudumbitti#ozlemli_kitaplar#alıntı
"Sevmek sadece içten gelen bir his değildi ,sevmek ilmek ilmek işlenen örülen,kesilen, biçilen, dikilen bir histi."
Karadeniz'in o güzelim ağaçlarının kokular saldığı bir köyde yaşayan Nazlı, babası ve babaannesi ile yaşamaktadır. Nazlı daha bebekken annesi evi terk etmiştir. Anne sevgisi nedir bilmeden büyüyen Nazlı birde o yetmezmiş gibi baba' nın sevgisizliği onu üzsede babaannesi iyiki vardı o herşeye değerdi. Köyde öğretmenlik yapan Cemilenin hayat öyküsü ' de etkileyiciydi. Cemile bir kazada çocuğunu kaybeden ve sonrasında eşinden ayrılan ve tek başına hayatta kalma mücadelesi veren bir kadın. Bu hayat yolunda Cemile öğretmen ile Nazlı ' nın yolları kesişecek ve kimbilir hayat onlara ne sürprizler yaşatacak . Bakalım bu iki kadını neler bekliyor?
Bu türü sevenlere bir öneri olarak gelsin. Sağlıcakla, kitapla kalın .
@elpisyayınları