Babam bizi hiç sevmez öğretmenim, bize yüz vermez. Ne zaman onunla konuşmak istesek bizi başından savar ve hiç dinlemez. Hatta biz babamla hiç görüşmeyiz bile çünkü babam işten çıkınca doğruca kahveye gider ve orada arkadaşlarıyla hep kumar oynar. Akşam yemeğine eve gelmez. Kahvede lahmacun veya simit yermiş, oyundan zaman bulup eve gelemezmiş. Akşam olunca ben, annem ve kardeşim sofraya oturup hep babamı bekleriz ama o gelmez öğretmenim. Karşımıza oturup bize gülümseyerek bakıp konuşmasını, bizi çağırıp kucağına almasını, öpüp okşayarak sevmesini, şakalar yapmasını, şefkatli elleriyle saçımızı okşamasını isteriz. Sonra bize okulumuzu ve arkadaşlarımızı, derslerimizin nasıl olduğunu sormasını bekleriz. Bekleriz ama o hiç sormaz öğretmenim. Arada bir evde olsa bile yine bizimle konuşmaz, televizyonun karşısına oturup ya haberleri izler ya da maç seyreder. Biz babamızı beklerken, sessizce yemeğimizi yer ve “Anne, dersimiz var.” diyerek odamıza çekiliriz. Canımız ders yapmak da istemez. Sonra kardeşimle konuşmaya baş-lanz. Arkadaşlarımızın anlattıkları gelir bir bir gözlerimizin önüne: Ayşe’nin babasının eve geldiğinde çocuklarıyla nasıl oynadığını, Aykut’un babasının hafta sonlarında çocuklarıyla parka gidip orada ne güzel eğlendiğini düşünürüz. Sonra Gülay'ın anlattığı piknik hatıralan canlanır gözlerimizde. Birçok arkadaşımızın aldığı harçlıklar, babalarının akşam kendilerine getirdiği çikolatalar bizim için hep hayaldir.
"Fakat daha da kötüsü,biz inandık. Ve sonunda da inandığımızın altında ezildik..."
Sayfa 351
Reklam
548 öğeden 361 ile 370 arasındakiler gösteriliyor.