“Her ne olursa olsun, birkaç kez tekrar edilince anlamsızlaşır. İlkin gelişiyormuş gibi görünür; biraz zaman geçtikten sonra da ya değişir ya da rengi solmuş gibi gelir. En sonunda anlamı yok olur gider.”
“Nimetler sonsuzdur.
Fakat onlarda herkesin hakkı var.
Bütün diğer kuşların ve hayvanların ve insanların da hakkı var.
Ye, ama ihtiyacın kadar.
Bir lokma badem için bin badem kırma.
Ağaçları üzme, hırpalama.
Cevizleri, fıstıkları ve bademleri hışımla kapıp kaçar gibi, hırsızlık yapar gibi değil, sevgiyle kopar, öp başına koy, merhametli del, şükürle ye, aç gözlü olma. Bahçeleri talan etme. Yoksa babalık hakkım ve ananın analık hakkı sana haram olur.”
İşte böyle bize öğüdü büyüklerin.
Bundan dolayı insanlar meyve bahçelerinde, gagalarımızla delinmiş badenler, cevizler ve fıstıklar, dalında yarı yarıya yenmiş incirler ne kadar çok olursa olsun, ses etmezler, hatta bir köşesi delinerek, tarafımızdan içi boşaltılmış bir bademi ellerine alarak hayret ve ibret nazarlarıyla onu incelerler, bu yeteneğimizin arkasındaki ulu kudreti tefekkür ederek yücelirler.
“Bende bir badem var.
Sizde de var.
Üzerine en çok titrediklerinizde ya da en çok lanet ettiklerinizde de var.
Fakat hiç kimse bunu hissedemez.
Yalnızca bunun varlığı bilinir, o kadar.
Bu hikâye kısaca, bir ucubenin başka bir ucube ile tanışması ile ilgili.
İşte o ucubelerden biri benim.”
“Kitaplar farklıydı. Çünkü kitaplarda boş yer çoktur. Hem kelimeler arasında hem de satırlar arasında boşluklar vardır. Bunların içerisine girip oturabilir, aralarında yürüye bilir ya da boşluklarına düşüncelerimi bile yazabilirim.”
HIDIRELLEZ
Dünyada darda kalanların yardımcısı Hızır ve denizlerin hâkimi İlyas(İsrailoğulları )yeryüzünde bugün buluştu…
Ve benim arzum kendim ve kendinden taşınmak isteyen herkes için “içimizdeki güç, dışımızdaki sevgi yardımcımız olsun. Umutlarımız badem çiçekleri açsın…
Ebu Muhammed Abdullah b. El-Mukaffa şöyle demiş ; “...senin nasibin olan; senin zaafına rağmen sana gelir, nasibin olmayanı ise gücünle elde edemezsin.”
Doğru mu? Şubatın ilk günleri almaya niyet ettiğim bu güzellikler geçen üç aya rağmen satılmamış beni beklemiş ve haneme gelmiş ise, doğrudur efenim 🥹
Yeni kitap kokusunu sevmeyen var mıdır bilmiyorum. Bende severim. O güzel kokunun sebebi ; kitap sayfalarını oluşturan kâğıdın yapısında temel olarak selüloz bulunması idir. Ayrıca kâğıt az miktarlarda lignin gibi başka kimyasal maddeler de içerir. Eski kitap kokusunun kaynağı ise selülozun parçalanması sonucunda oluşan ve kolayca buharlaşabilen çeşitli organik bileşiklermiş. Oluşan uçucu maddelerin türüne göre hissettiğimiz koku da farklılık gösterebiliyormuş. Örneğin; benzaldehit acı badem benzeri bir koku verirken, etil benzen ve toluen tatlı bir kokuya sahiptir.
Yeni kitap kokusu mu eski kitap mı derseniz, kesinlikle kullanılmış, bir yaşanmışlığı olan, içinde izler taşıyan, sadece selüloz parçalanması değil, bir sürü duygunun da sayfalara okuyan gözler tarafından döküldüğü kitaplar derim.
Kibrit çakıyorsun karanlıkta badem çiçeklerini görmek için
Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza, yangın mı olur artık bahar mı