Senden sonra daha çok çay içmeye başladım
Elimdeki yara iyileşti
Yedi kere saçlarımı kestim, izlediğim her filmde daha çok ağladım
Sigara içmeyi denedim insanı teseli ediyormuş ama ben alışamadım
Badem ağaçları birgün birden bire devrildi, herkes yaşlandıkları için dedi, ben intihar etiklerine inanıyorum
Galiba yanlızlıktan
İğde ağacının kokusu eskisi gibi yoldan geçenleri mest etmedi ya da ben öyle sandım
Nerede bir salıncak görsem binip salandım ama hiç birini sen kurmadın
Kırlangıçlar çok sonra geri döndü ama ben görmedim
Üzüm'ü yine çok sevdim, papatyaları da
Yaş aldım, seneler geçti ama ben hiç büyümedim
"Nimetler sonsuzdur.
Fakat onlarda herkesin hakkı var.
Bütün diğer kuşların ve hayvanların ve insanların da hakkı var.
Ye, ama ihtiyacın kadar.
Bir lokma badem için bin badem kırma.
Ağaçları üzme, hırpalama..."
Taş ve sopa
İki köylü karşı karşıya
Kavak ağaçları şahit
Bir de ibibik kuşu
İncir yalnız
Badem yeşil kabuklu
Camdaki hayalinle
İki öfkeli boğa
Sevdalılar kapışıyor
Tabiatın ortasında
Irmak göz kırpıyor akıyor
Çoban köpeği şöyle bir bakıyor
Yaman indi omzuna sopa
Güçlü çarptı taş başına
Hayalin akıyor kanda
Yüzün zonkluyor yarada
Taş ve sopa
İki köylü karşı karşıya .
.
.
Cesetler gömüldü, evler yeniden yapıldı. Zanaatkârların borçlarını bağışladım. İlkbaharda badem ağaçları her ilkbahardaki gibi çiçek açtı. Dokuma tezgâhları huzurlu sokaklarda uğulduyordu. Ama benim kalbim küllerin altında kaldı.
.
Sayfa 147 - Alfa Yayıncılık · 7 Mart 2019Kitabı okudu
Çoktan yaşanıp bitmiş o aşklar gibi
Çiçeklenen badem ağaçları adına yalvarıyorum sana
...
Yalvarıyorum, yalvarıyorum sevmiş olduğumuz ne varsa, hepsi adına.
Cengiz Dağcı'nın 1988 yılında kaleme aldığı kitabı Anneme Mektuplar. Kızıltaşlı yaşlı bir adamın, ölen annesine yazdığı mektupları içeriyor. Kitapta toplam 15 mektup mevcut. Mektupları da ne yazık ki yanıtsız... Ama yanıt bulmak için yazmamış. Nedenini sayfa 356'da şu sözlerle ifade etmiş:
"... Zaten mektupları yazmaya başlamamın başlıca
O kadar güzel şairlerden güzel şiirlerden bahsettik şimdi de öyle yalandan Şükrü Erbaş'tan bahsedelim :) Hep güzel konuşacak değiliz sevgilim ağzımız dilimiz kötüye de alışsın...
Tek güzel yanı hemen bitiyor olması diyeceğim ama bu biraz uzun sürüyor. Onun haricinde okumak insafınıza kalmış. Fazla lirik olmasına değinmeyeceğim birçok şairin
Harman, dövenle dövülmek üzere bir araya getirilmiş ekin demetleri yığını demek sözlükte. Bizim memlekette de öğütülen buğdayların elenip serildikleri yüksek kayalıklara deriz harman diye. Şehrin en yalnız en çirkin en korkak sokaklarının bile alenen göründüğü tepedir. Yılları devirmiş meşe ağaçlarının kök saldığı düzlüklerdir. Bir yanda öğütülmüş